Kadın ve erkek, aynı türün bireyleridir. Tarihsel süreçte iki cinsiyet arasında devinim yaşansa da günümüzde bu eşitliği sağlamanın mümkün olduğunu görmekteyiz.
İş hayatında ve bütün sosyal yaşamda kadın ile erkek aynı işleri icra edebilmekte, toplumsal statüde aynı mertebeyi taşıyabilmektedir. Bunu kadınlar üzerindeki baskının aralandığı yer ve zamanlarda çok kere deneyimledik ve hala tecrübe etmekteyiz. Bilimsel çalışmalardan fabrika tezgahlarına, siyaset masalarından savaş meydanlarına her alanda kadının kol ve kafa emeği erkekten farksız bir şekilde işlemektedir.
Meslek grubumuzda kadın mühendis, mimar ve plancı sayısının gittikçe artarak normal seviyelere gelmekte olduğunu görüyoruz. Bu, aydınlanma ve müreffeh toplum yolunda kıvandığımız bir gelişmedir. Mesleğimizde kadın ve erkeğin omuz omuza çalışabilirliğini azimli ve cesur kadın meslektaşlarımız her geçen gün yeniden ispat etmektedir.
Ancak bugün hala dünyada ve ülkemizde kadının ikinci sınıf vatandaş olarak sayıldığına ve buna istinaden şiddete maruz kaldığına şahit olmaktayız. Bu şiddet sadece fiziksel değil, çoğu zaman psikolojik şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır. Üstelik bu şiddeti kadın özelinde değil cinsiyet eşitsizlikleri genelinde değerlendirmek gerek. Keza erkek de bu şiddetin bir mağduru haline gelmiş durumdadır. Kadınlara biçilen renkler, toplumsal görevler, kız çocuklarına alınan oyuncaklar, söylemler ve bazı atasözlerimiz… Diğer yandan erkeğe biçilen renkler, ev geçindirme görevinin sorumluluğu, dik ve kalender durma gibi hayattan kopuk karakter özelliklerinin atfedilmesi… Bu örnekler hayatın içerisinde maalesef çoğaltılabilir. Önemli olan erkeğe de kadına da yüklenen bu ağırlıkların nelere sebep olduğunu görebilmektir.
Meseleyi sadece kadına şiddet olarak değil, cinsiyet eşitsizliği olarak görmekte fayda var. Kadına şiddetin kökeni, erkeğe biçilen bu görevlerden de geçmektedir. Meseleyi tartışmak, kavramak ve bunun nihayetinde soruna müdahale etmek gerekir.
“Elinin hamuru, adam gibi, erkek/kadın dediğin, bayan” benzeri söylemler tarihin ortaçağ sayfalarında kaldı. Düşünen kadınları kazanlarda yakan, kız çocuklarını diri diri gömen bu zihniyet bugün yaşamıyor diye umut ediyoruz. Tarihin tekeri ne pahasına olursa olsun dönmeye ve döndükçe kirini, pasını ezmeye devam ediyor.
1857 8 Mart’ında, ABD’de bir fabrikada yakılarak katledilen kadın işçileri saygıyla anıyor, onların filiz olduğu bu önemli günü yaşatıyoruz. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’müz kutlu olsun.
Aykutalp AVŞAR
Teknisite Genel Yayın Yönetmeni