8 Mayıs 2021 tarihinde Teori Dergisi tarafından Mesleki ve Teknik Eğitimde Sorunlar ve Çözümler Çalıştayı Youtube üzerinden yapıldı. Değerli katılımcılar görüşlerini belirtti. Birbirlerinin bazı görüşlerine katıldılar bazı görüşlerine katılmadılar. Doğal olarak bizimde kendimizce katıldığımız – katılmadığımız görüşler olduğu gibi kısmen katıldığımız görüşlerde oldu.
Çalıştayda en alıcı noktalara bizce Gazi Üniversitesi emekli rektör yardımcısı Prof. Dr. Tülin Öygür hocamız değindi. Bizim 1. Yazımızda belirttiğimiz gibi Mesleki Teknik Eğitimin YÖK’ten öncesi ve YÖK’ten sonrasına değindi.
İlk yazımızda belirttiğimiz gibi Erkek Teknik Yüksek Öğretmen okuluna; (Okula kızlarda girmeye başlayınca adı Yüksek Teknik Öğretmen Okulu olarak değişti) 1. Sadece Meslek veya Teknik Lise mezunları girerdi. 2. Bu okulda görev yapacak öğretmenler Meslek ve Teknik Liselerde 10 – 15 yıl çalışmış başarılı teknik öğretmenler arasından seçilirdi. Dolayısıyla öğretmen yetiştiren öğretmenler hem teorik hem pratik yönden yeterli bilgi, beceri ve tecrübeye sahipti ve bu bilgi, beceri ve tecrübelerini de öğretmen adaylarına aktarıyorlardı. Bu öğretmen adayları öğretmenliğin yanı sıra resmi ve özel kurumlarda iş bulma imkanına sahipti. Hatta özellikle özel firmalar mühendis çalıştırmak yerine teknik öğretmen çalıştırmayı tercih ediyorlardı. Çünkü mühendisin sahip olduğu bütün teorik bilgiye sahip olduğu gibi pratik bilgi ve uygulamaya da sahiplerdi. Üretimde görev aldıkları gibi vasıfsız işçilerin bir meslek kazanmalarına, vasıflı işçilerin ise mesleğinin teorisini ve püf noktalarını öğrenmesine destek oluyorlardı.
Yapılan Hatalar
YÖK’ten sonra Teknik Eğitim ve Mesleki Eğitim Fakültelerinde eğitimin kalitesinin düşmesi yanında MEB’da Meslek Yüksek Okulu ve Mühendislik Fakültesi mezunlarını öğretmen olarak atadı. Öğretmen olarak atanan bu kişilerin bir kısmı istifa etmek zorunda kaldı. Eski Teknik öğretmenlerle çalışma şansına sahip bir kısmı kendisini yetiştirmeye çalıştı. Bir kısmı ise öğrencinin elinde oyuncak oldu.
Örneğin Kayseri (Kocasinan) Halk Eğitimi Merkezine MYO mezunu bir elektronikçi öğretmen olarak atandı. Bir dönem bizim diğer öğretmenlerle birlikte derse girmesine rağmen ben yapamam diyerek istifa etti.
Yine başka bir örnek, Kayseri Ayşe Baldöktü Mesleki Eğitim merkezine bir elektrik mühendisi elektrik öğretmeni olarak atandı. Biz onu derse sokmuyorduk. Gel dersimizi izle diyorduk ama gelmiyordu. Benim 3 haftalık bir eğitimim çıktı derslere onun girmesi gerekti. Ben kendisine anlatacağı konuları söyledim ve anladın mı diye sordum. Anladım dedi. Ben gittikten sonra Seyfettin hocam bir şeyler söyledi ama anlamadım demiş. Öğrencilerin hepsi sanayide çalışan kalfalar, işin içindeler, işin pratiğini belki bizden daha iyi biliyorlar. Elektrik motor devresini kendisi çizemediği için öğrenciye çizdirmiş. Öğrenci mahsus yanlış çizmiş. Öğretmen sınıfa dönerek doğru mu diye sormuş. Doğru demişler. Tamam o zaman sizde defterinize çizin demişler. Ben kurstan döndüğümde öğrenciler bunu anlattılar.
Teknik eğitimim temel taşı olan teknik öğretmenin, öğretmenlik yapmayıp başka bir kuruma geçmesinde MEB’nın da hatası var. 1974 yılına kadar teknik öğretmen MEB’de 9/1 den başlarken başka bir devlet kurumunda 8/1 den başlıyordu. Yani MEB kendisi için yetiştirdiği öğretmeni cezalandırıyor, başka kurumlara gitmesine adeta teşvik ediyordu. 1974 yılında 657 sayılı devlet memurları kanunda yapılan değişiklikle bu hata düzeldi.
Yine ek gösterge konusunda, 1. Derecede ve öğretmenseniz 3000, başka bir kurumda iseniz 3600 ek göstergeye tabiisiniz. Sayın Cumhurbaşkanımız 2018 seçimlerinde öğretmen, hemşire, polis ve din görevlilerine 3600 ek gösterge sözü vermesine rağmen üzerinden 3 yıl geçtiği halde sözünü yerine getirmedi, 3600 ek göstergeyi vermedi.
Ülkemizde her ile bir üniversite kampanyası ile patır patır üniversiteler açıldı. Hemen hemen her üniversiteye de bir teknik eğitim fakültesi açıldı. Yukarıda da zikrettiğimiz gibi öğretim görevlileri, elemanları, üyeleri (istisnalar kaideyi bozmaz) işin pratiğinden yoksun olduklarından yetiştirdikleri öğretmen adayları da yetersiz oldular. Piyasada bir teknik veya meslek öğretmeni enflasyonu oldu. Sanayi yeni teknik veya meslek öğretmenlerinde eski öğretmenlerdeki başarı ve performansı göremedi. Üstelik mühendisler gibi yeterli imza yetkisine de sahip değillerdi. Bu durum tepkilere yol açtı. YÖK aldığı bir kararla Teknik Eğitim Fakültelerini Teknoloji Fakültesi olarak değiştirdi mezunlarına mühendis unvanı vermeye başladı. Fakat MEB’nın eski adlarıyla Endüstri Meslek ve Teknik Liselerine, Kız Meslek Liselerine, Ticaret ve Turizm Meslek Liselerine, Çıraklık Eğitim Merkezlerine öğretmen yetiştiren bir kurum, bir okul, bir fakülte kalmadı.
Çözüm Önerileri Neler Olabilir?
MEB en kısa zamanda kaliteli öğretmen yetiştirmek için gerekli girişim ve organizasyonları yapmalıdır.
Elektrik elektronik teknolojileri alanı öğretmeni olarak günümüz meslek liselerinin eğitiminin ve müfredatının sanayinin ihtiyacını karşılayacak kapasite ve kalitede olmadığını söyleyebilirim. Kaliteyi yükseltmek ve okul sanayi koordinasyonu ve teknoloji paralelliğini sağlamak amacıyla, imam hatip orta okulları gibi mesleki orta okullar açılmalı. Öğrenci 4+4+4 sistemin ikinci dördünde okulda gereksiz derslerden arındırılmış şekilde ağırlıklı olarak mesleğin teorik ve pratik bilgilerini almalı, bol atölye uygulaması yapmalıdır. Üçüncü dörtte ise haftada 2 gün okulda 3 gün işletmede stajda, yaparak yaşayarak dokunarak eğitim almalıdır. Öğrencinin ücretini de devlet karşılamalı işletmeye yük olmamalıdır. Bu uygulama öğrencinin mezuniyet sonrası iş bulmasında da etkili olacaktır. Birçok işletme eleman alımında memnun olduğu stajyere öncelik tanıyor. Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Elektrik Elektronik mühendisliğinde okuyan bir yeğenim vardı. 3. Sınıftan 4. Sınıfa geçtiğinde yaz stajı için Ankara Ostim’de bir firmaya rica minnet gönderdim. Yeğenim bayan olduğu için bizi kırmadılar ama lütfen aldılar. 4. Sınıfın 2. Döneminde 3 aylık bir stajı daha vardı. Staj bitimi sonunda işletme yetkilisine 3 aylık stajını da burada yapabilir miyim diye sorduğunda olumlu cevap almış. 3 aylık stajını da yaptı ve şu anda orada proje mühendisi olarak çalışıyor.
Açık meslek lisesinin statüsü değiştirilmeli, öğrenci önce lise diplomasını almalı sonra meslek liseli diploması için açık meslek lisesine katılmalıdır. Bu görüşümüz belki sizlere abes gelebilir. Ama 19 yıl Halk Eğitim Merkezinde 3+3=6 yıl yurt dışında yetişkinler eğitiminde görev almış birisi olarak bunun çok faydalı olacağına inanıyorum. Örneğin Halk Eğitimi Merkezine gelenlerin bir kısmı adını zor yazıyordu ama bizden alacağı eğitim ve bitirme belgesinin kendi statüsünü yükselteceğini ve iş bulmasında çok önemli olduğunu biliyordu. Dersleri takip ediyor verilen ödevleri günlük yapıyor, karşılaştığı problemleri sorarak eksiğini tamamlıyordu. Şu anda açık meslek lisesine gelen öğrenciler sadece bir meslek lisesi diplomam olsun diye geliyorlar. Hatta meslek lisesine gelenler, bazı kültür derslerinden muaf olduğu için açık meslek lisesini tercih edenler var. Bizim 44 yıllık öğretmenlik hayatımızın en güzel dönemi yetişkinlere eğitim verdiğimiz Halk Eğitimde geçti. Örgün eğitimde esas öğretmektir. Yaygın eğitimde, yeni adıyla hayat boyu öğrenmede ise amaç öğrenmektir. Bu nedenle kişi önce açık veya normal liseden diplomasını alsın. İş bulamadığı zaman açık meslek lisesine gelsin ki amaç, maksat, gaye, yerine ulaşın.
Çıraklık Eğitim Merkezleri yeni adıyla Mesleki Eğitim Merkezleri konumunu korumalı hatta daha da geliştirilmelidir.
Şu anda mesleki ve teknik eğitim kurumlarına öğretmen yetiştiren hiçbir okulun olmadığını söylemiştik.
Bu konuda emekli profesör sayın Tülin Özgür hocamızın bir önerisi vardı. Mesleki ve Teknik Eğitim Enstitüsü kurulması.
Bu enstitüye kimler alınacak? Şu durumda mühendislik fakültesi mezunları alınmalı. Alınmalı ama mühendislik fakültesi mezunları işin matematiğini bilirler. Pratiğini değil. Elektrik elektronik mühendisi unvanıyla mezunların abartısız % 80 – 90 ı mesleğiyle ilgili malzemeyi tanımıyor. Askerlik dönemimde ki ben o zaman mühendis değildim. Takımımızdaki 36 kişinin 30 u elektrik ve elektronik mühendisiydi. 3 elektrik öğretmeni 1 makine, 1 inşaat mühendisi ve birde istatistikçi vardı. Mühendis arkadaşlar basit bir elektrik devresini çizmemişlerdi.
Hadi diyelim ki enstitüde 2 veya 3 yıllık yüksek lisans eğitimi boyunca hem pedagoji dersleri alsınlar hem de pratik uygulamalar yapsınlar. Mezun olunca devlet bunların özlük haklarını nasıl belirleyecek? Şimdiki gibi olursa kusura bakmayın kimse bu enstitüye gitmez giderse de devlette durmaz.
Tülin hocamız yüksek lisans programının hem arkasında doktora programı alanların enstitüye öğretim görevlisi olmasını belirttiler. Biz doktora programına katılıp enstitüye öğretim görevlisi olacakların da en az 5 yıl Mesleki ve Teknik orta öğretim kurumlarında görev yaptıktan sonra öğretim görevlisi olmalarının daha faydalı olacağı görüşündeyiz.