Öncelikle takipçilerimizden özür dileyerek başlamak bizler için doğru tutum olacaktır.
Ülkemizin göz bebeği bir kurumu hakkında ciddi tartışmaların yaşandığı bir dönemde hızlı tavır alamadık. Geç de olsa tartışmalara katılmaktan fayda var.
MKE ‘nin Stratejik Önemi
MKE’nin tarihsel kökleri ve savunma sanayisi içindeki önemi fazlası ile yazılıp çizildi. Tekrara düşmemek için buralara değinmiyoruz. Ancak stratejik önemini daha iyi kavrayabilmemiz için bir kaç ek yapmamız gerekiyor.
MKE, ikinci dünya savaşı sonrasında yaşanan tedarik sıkıntısı içinde başta demiryolu, denizyolu, tarım sektörü olmak üzere devletin ihtiyacı olan ürünlerin üretiminde inisiyatif almış ve ülkemize büyük hizmetlerinin yanında döviz kaybını engellemiştir.
Örneklendirmek gerekirse, Sümerbank’ın ihtiyacı olan 50 adet son teknoloji dokuma tezgahlarını üreterek 1950’li yıllarda 35 milyon liralık dövizin ülkemizde kalmasını sağlamıştır. Kömür madenlerine ithal edilemeyen odun direkler yerine metal direkler üreterek madencilikte ihtiyaçlara cevap vermiştir.
Bunların yanı sıra ilk traktör üretimde, pulluk, pancar minberi üretiminde öncü rol üstlenerek bugünkü tarım araçları ve aletleri sanayisinde de kritik rol almıştır.
Yakın tarihimizde ise Covid-19 salgının dünyayı sarmaya başlaması ile MKE maske fabrikası hızlı bir modernizasyon yaparak, günde 1.000.000 adet maske üretim kapasitesini oluşturmuştur. Yüzlerce sahra tipi solunum cihazı üretimi için harekete geçmiştir.
Örnekler anlatmakla bitmez. Bizim burada vurgulamak istediğimizi açıkça ifade etmek gerekirse, MKE ve öncesi kurumların Türkiye’de fabrika üreten fabrika özelliği taşıması, aynı zamanda devletin imalathanesi olduğunu vurgulamaktır.
Sahip olduğu tesisleri, makine ve teçhizatları ile zor günlerin atlatılmasında ordumuzun ve milletimizin bir bütün olarak devletimizin ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli görevler üstlenmiştir.
MKE AŞ Hakkındaki Tartışmalar
İktidar partisi tarafından gelen açıklamalarda tespit edebildiğimiz 3 temel sorundan bahsediliyor.
1. Yönetim biçimini ve anlayışını değiştirmek,
2. Personel alımını kendi belirleyeceği kriterlere göre yapabilmek,
3. Tedarik süreçlerini hızlandırmak.
Muhalefet partileri ve meslek kuruluşlarından gelen açıklamaların çoğunda ise özelleştirme vurgusu yapılmaktadır.
Esasa Vurgu
Araya girerek özelleştirme ve personel haklarının korunmasının bizim için de kırmızı çizgi olduğunu vurgulamak isterim.
Onlarca yıllık büyük emek ve fedakarlıklarla kurulmuş tesislerin yanı sıra köklü kültürü ve bilgi birikimi içinde örgütlenmiş insan birikiminin dağıtılması telafisi olmayan sonuçlara yol açabilir. Kurumun belirli bir kesimin pazarı haline getirilmesine ve nitelikli personelin kurumdan uzaklaşmasına engel olacak önlemler hassasiyetle alınmalıdır.
2014 yılında TSK’nın esaretten kurtulması, ardından da içindeki FETÖ yuvalanmasını temizlemesiyle birlikte yükselişini katlayarak arttıran savunma sanayisinin bugünkü gelişimini incelediğimiz zaman Milli Savunma Bakanlığının MKE gibi stratejik bir kurumu özelleştirmeye razı gelmesi bana gerçekçi gelmiyordu. Neyse ki yasanın 8.maddesinin 5. paragrafında da bu konunun netleşmesi içimizi rahatlattı.
Aslında kurumda yapılan en önemli değişiklik Kamu İhale Kanununa(KİK) ve Kamu İhale Sözleşmesi Kanununa tabi olmaktan çıkarılmasıdır. Biraz araştırma ile KİK’in son 16 yılda 168 kez değiştirilmiş olduğunu, bu konuda uzman olmak için sıkı bir çalışma gerektirdiği, hatta bu konuda danışma şirketlerinin bile olduğunu öğrenmiş olduk.
Bir ihalenin kanuna uygun yapılabilmesi için üzerinde uzunca süre çalışılması gerekmektedir. Uygun olmadığı hallerde açılabilecek davalarla birlikte sürecin daha da uzayacağı aşikar.
Kanunun bu kadar teferruatlı olmasından dolayı kurumlarda bir ayak bağı oluşturmasını normal görünüyor.
Sonuç Olarak
Süreçle ilgili eleştirilerimiz olsa da kanun hakkında teklifin Kırıkkale milletvekili tarafından verilmesi, kurum yöneticileri tarafından devamlı bilgilendirilme olması talebin “içeriden” geldiğini göstermektedir.
Savunma sanayisinin içinde bulunduğu yükseliş döneminde MKE’nin kabuklarına sığmamasını ve atılım içine girmesini sevinçle karşılıyoruz.
MKE’nin KİT olarak yaşadığı sorunların kurumdan değil, devlet düzenlemelerinden kaynaklandığı ortadır. Aslında AŞ’ye dönüştürülmesi bunun bir özeleştirisi olarak okunabilir. Devletin tüm kurumlarının sağlıklı ve verimli çalışabilmesi için kalıcı ve kesin çözüm olarak ilgili kanunların sadeleştirilmesi ve verimliliği esas alarak düzenlenmesi gerekmektedir.
MKE AŞ’nin yeni durumunun hayırlı olmasını diliyoruz.