EN YENİLER
"5 ARALIK DÜNYA MÜHENDİSLER GÜNÜ" ŞEKLİNDE ÖZEL BİR GÜN YOKTUR!
Milli hava platformları Türk mühendislerine emanet
Bayraktar TB3 SİHA, 9'uncu test uçuşunu tamamladı
Türkiye'nin savunma sanayisindeki son durumu
Milli Helikopter Yakalama ve Transfer Sistemi KUŞKAPANI Kabul Testlerini Tamamladı
Savunma Sanayii için Eğitim Kurumu Örnekleri Geliyor

TMMOB Genel Kurulu Delegeleri’nin bölücü açıklamasına tepkiler sürüyor

TMMOB 46. Olağan Genel Kurulu Delegeleri” imzasıyla 31 Temmuz 2021’de yapılan açıklamaya bir tepki de Vatan Partili mühendislerden geldi.

Vatan Partisi Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Merkez Bürosu’nun konuyla ilgili yaptığı açıklama şöyle:

Genel Kurul sırasında delegelerin bir kısmı, kamuoyu gündeminde bulunan, 30 Temmuz 2021 tarihinde Konya Meram İlçesi’nde kavgalı bir süreç sonunda yaşanan ve bir aileden 7 yurttaşımızın yaşamını kaybetmesine yol açan öldürme olayının acısını bahane ederek; katliamın ardından ABD Emperyalizminin bölgemizdeki kara gücü ayrılıkçı terör örgütü PKK ya yakın kesimlerce öne sürülen iddiaları öne çıkartarak yersiz, dayanaksız, tutarsız, kışkırtıcı ve yaşanan acı olayı istismar eden yaklaşımları tekrarlamışlardır. TMMOB Genel Kurul Divanına; TMMOB Genel Kurul Divanının da bu iddiaları tekrarlamasına yönelik girişimlerde bulunmuşlardır. Genel Kurul Divanı, bu girişimler çerçevesinde oluşturulmuş bir metni Genel Kurul sırasında okuyarak, metnin yeniden düzenlenerek Genel Kurul Delegeleri adına yayınlanmasının uygun olacağını belirtmiş, uygulamanın bu yönde yapılmasına ilişkin Genel Kurulda toplantı sırasında bulunan delegelerin onayına sunmuş, oy çokluğu ile kabul edilmiştir.

Yeniden düzenlenerek TMMOB web sayfasında 31.07.2021 de yayınlanan “KONYA’DA KÜRT AİLEYİ HEDEF ALAN IRKÇI-FAŞİST KATLİAMI KINIYORUZ!” başlıklı açıklama; başlığından içeriğine dek tutarsız, dayanaksız, gerçeklere dayanmayan Türk Milleti’nin birlik ve kardeşlik ortamına hücum eden, yaşanan acı olayı çarpıtan, ayrımcılığı körükleyen, istismar eden bir açıklama olmuştur. Bu açıklama, 600,000 i aşkın mühendis, mimar ve plancı yurttaşımızın, bağlı Odalarına üye olduğu TMMOB’nin tarihi açısından kara bir lekedir. Yanlış, düşmanlık yaratıcı ve ayrımcı yaklaşımlarla dolu açıklamanın TMMOB 46. Genel Kurul Delegelerinin tümüne atfedilerek yayınlanması kabul edilemez. TMMOB web sayfasından yayınlanan bu açıklamanın, TMMOB ye bağlı Oda üyelerden, delegelerden ve Türkiye kamuoyundan özür dilenerek kaldırılması gerekir.

TMMOB 46. GENEL KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ’NİN DEĞERLENDİRİLMESİ

31 Temmuz-1 Ağustos tarihlerinde TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi’nde gerçekleştirilen TMMOB 46. Olağan Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi 02 Ağustos 2021’de TMMOB web sayfasında yayımlandı.

Sonuç bildirgesine yönelik değerlendirmelerimiz aşağıda sıralanmıştır.

Ülkemizde 28 Temmuz’dan bu yana birçok ilimizdeki ormanlarda çıkan yangınların sebepleri sonuç bildirgesinde; Radikal biçimde değişen iklim koşulları, ormanlık alanlarının rant elde edilecek araziler olarak görülmesi ve imara açılması, kontrolsüz ve kuralsız madencilik faaliyetlerinin baskısının artması olarak değerlendirilmiştir. Bildirgede, ne yazık ki geçmiş yıllarda da kendini göstermiş terör amaçlı kundaklamalar ve sabotajlar orman yangınlarının nedenlerinden sayılmamıştır. Oysa TMMOB Orman Mühendisleri Odası, konuya en yakın odalardan biri olarak son zamanlarda çıkan orman yangınlarından bir kısmının, aynı bölgede eş zamanlı yangınların gelişmesi nedeniyle terör amaçlı sabotajlar, kundaklamalar sonucunda azdırılmış olma ihtimalinin yüksek olduğuna vurgu yapmaktadır. Oda, bu açıklamasını 30 Temmuz 2021 de, ormancılıkla ilgili üç kuruluşla birlikte yapmıştı. TMMOB Genel Kurul Sonuç Bildirgesinden orman yangınları çıkartmak amacıyla yapılan terör dahil her türden kundaklamaları mahkûm eden daha açık bir değerlendirme yapılmasını beklerdik.

Genel Kurul Bildirgesi’nde orman yangınlarına karşı mücadelede öne sürülen diğer görüşler (orman teşkilatımızın güçlendirilmesi, uçak, vb. orman yangınına etkili müdahale araçlarının gerek sayısal olarak gerekse kullanıcı niteliği açısından kuvvetlendirilmesi gereği, devletçi, kamucu orman politikaları vurgusu, vb.) çok daha yerinde görüşlerdir. Orman Teşkilatımız gerek sayısal açıdan gerekse nitelik yönünden kamusal strateji, plan ve uygulamalarla kuvvetlendirilmeyi hak etmektedir. Yangın söndürme ekipmanlarının (uçaklar, helikopterler, iş makinaları, vb.) ve kullanıcılarının, iş başa düştüğünde ihale yoluyla ya da geçici olarak edinilmesinin yangınla mücadelemizi olumsuz etkilediği artık görülmelidir. 2019,2020, 2021 yangınlarından artık ders çıkarma zamanıdır.  Orman Teşkilatımız savaşan bir ordu gibi hem nitelikli, uzmanlaşmış insan gücüyle hem de nitelikli donanımla güçlendirilmelidir.

Ormanlarımız; tıpkı Mavi Vatanımız olan denizlerimiz gibi üzerinde titrenmesi gereken, teyakkuz durumunda olmamız gereken Yeşil Vatanımızdır.

2. Bildirgede. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin kadına yönelik şiddeti tümüyle artıracağının, kadınların korumasız kaldığının vurgulanması da, ülkemizdeki kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik bir çok yasal düzenlemenin (6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, TCK, Medeni Kanun, vb.) bile bile göz ardı edildiği anlamını taşımaktadır. Adeta kadına yönelik şiddetin önünde engel kalmadı denilerek, kadınlarımızın sindirilmesine, şiddeti uygulayabileceklerin de cesaretlendirilmesine yol açılmaktadır. Kadınlarımız korumasız değillerdir. Aksine milletimiz ve devletimiz Kadını ve Erkeğiyle haklarını koruma iradesi ve becerisine sahiptir. İstanbul Sözleşmesi gibi kadın haklarından başka amaçlar güdülen sözleşmelere ihtiyaç yoktur. Gereğinde hukuksal düzenlemeleri de güncellemek ve hayata geçirmek iradesine ve yetkinliğinde sahibiz.

3. Bildirgede siyasal ve ekonomik krizi gündemden düşürmek için dış politikada müdahaleci, saldırgan politikalar izlendiğine vurgu yapılarak, emperyalist güçlere bağımlılık ilişkileri derinleştirilmiş denilmektedir. Bu yaklaşım, başta Batı ve Atlantik eksenli Emperyalist güçlerinin (ABD’nin başı çektiği ve etkisi altında tuttuğu AB ile birlikte) Türkiye dış politikasını eleştirdiği yaklaşımın aynısıdır. TMMOB; ABD Emperyalizminin isteklerini ne zamandır savunur oldu?

  • Doğu Akdeniz’de ve Adalar Denizi’nde deniz haklarımızı Mavi Vatan yaklaşımı ile savunmak, bu yönde girişimlerde bulunmak Batı Emperyalizmini rahatsız ediyor.
  • Libya’nın Batı Emperyalizmine terk edilmemesi, Libya ile Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması yapılması Batı Emperyalizmini rahatsız ediyor.
  • Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KTC) varlığını savunmak, KTC’nin uluslararası tanınırlığı için çaba göstermek Batı Emperyalizmini rahatsız ediyor.
  • Suriye’de İran ve Rusya ile birlikte ikircikli de olsa ortak hareket etmemiz, Asya kökenli Astana Birliği içinde bulunmamız Batı Emperyalizmini rahatsız ediyor. Bu çerçevede henüz Suriye Devleti ile olması gereken dostane ilişkilere girilmemiş olmamasına rağmen, ABD’nin kara gücüm dediği, her bakımdan desteklediği Suriye’deki PKK güçlerine ve yine ABD’nin peydahladığı IŞID güçlerine karşı ülkemizi sınırlarımız ötesinde savunmaya girişmemiz, İkinci bir İsrail Devletinin Suriye’deki kargaşa durumundan fırsat çıkartılarak ilan edilmemesine yönelik kararlı duruşumuz, Batı Emperyalizmini rahatsız ediyor.
  • Irak’ın kuzeyinde, içinde bulunduğumuz bölgemiz açısından İkinci İsrail devletinin kurulması girişimine İran, Rusya ve Irak ile bir olarak geri döndürülemez bir set çekilmesi Batı Emperyalizmini rahatsız ediyor.
  • Azerbaycan’ın bir parçası olan Karabağ’ın ve BM kararlarına ve Minsk Grubu girişimlerine karşı 30 yıla yakındır süren Ermenistan İşgaline, aynı Ermenistan’ın yenilediği saldırısına karşılık verilerek Bölge Ülkeleriyle (Rusya, İran) işbirliği yapılarak sona erdirilmesi Batı Emperyalizmini rahatsız ediyor.
  • Ülkemizin hava savunmasını güçlendirmek üzere S400 hava savunma füzelerini ABD’nin tehditlerine karşı Rusya’dan edinmiş olması Batı Emperyalizmini rahatsız ediyor.
  • Sonuç olarak baktığımızda Türkiye’mizin İkinci Dünya Savaşı sonundan itibaren sokulduğu ve parçalanmasına yönelik olağanüstü tehdit ve girişimleriyle karşılaştığımız ABD Emperyalizmi’nin başını çektiği Atlantik Ekseni’nden ayrılacak girişimlerde bulunması, başta bölge ülkeleri olmak üzere her türden dayanışma içine girmesinin ivmelenmesi, yükselen Asya Afrika-Güney Amerika Uygarlığı içinde başı dik, bağımsız bir Türkiye yoluna girilmesi Batı Emperyalizmini rahatsız ediyor.

4. Bildirgede vurgulanan, ülkemizdeki siyasal ve ekonomik kriz yeni değildir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Atlantik Eksenli çıkmaza, Tanzimatçı ve Batıcı emperyalizm işbirlikçilerince ya da boyun eğicilerce sokulan ülkemiz, süregiden ve kangrenleşen bir ekonomik ve siyasal kriz içindedir. 2015’ten bu yana, ülkemizin içinde bulunduğu jeopolitik ihtiyaçlar doğrultusunda dış politikada Atlantik Ekseni Çıkmazından nasıl çıkma azmi ve iradesi gösteriliyorsa, siyasi ve ekonomik çıkmazlarımızdan da aynı şekilde çıkılmasına yönelik azim ve irade gösterilmelidir.  Başı dik, bağımsız bir Ülkenin ne yapması gerekiyorsa, Türkiye olarak bu yola girilmesi bir an önce gereklidir.

  • Öncelikle Cumhuriyetimizin başlangıç yıllarında olduğu gibi, ekonomik bakımdan bağımsız, kimseye muhtaç olmayacak kamucu plan ve politikalar çerçevesinde üretken bir ekonomik yapı devreye alınmalıdır. Üretim yapma becerimizi, gücümüzü iyileştirmeli ve geliştirmeliyiz.
  • Başta bölgemizdeki ülkeler olmak üzere çok yönlü ve dayanışmaya dayalı ticari ve ekonomik iş birlikleri geliştirilmelidir. Gerek ülkemizde gerekse Bölgemizde istikrarı bozucu, başını ABD Emperyalizminin çektiği girişimlere kararlı olarak Bölge ülkeleriyle birlikte direnilmelidir. ABD Emperyalizminin girişimleri boşa çıkartılmalıdır. Ülkemiz bu süreçlerde dostuna güven vermeli. Düşmanında da ülkemizin dostluğunu kazanma isteği uyandırmalıdır.
  • Ekonominin temel kurumları Merkez Bankası, Ticari Bankalar, Sektör Bankaları, Sigorta Kurumları, ekonomik bağımsızlığımızın sağlanmasına yönlendirilmelidir.
  • Tarım alanında zayıflatılan kooperatifler, kooperatif birlikleri güçlendirilmeli. Üretici, ürettiğinin karşılığını almalıdır. Üretimi yapılan tarım ürünlerinin, tüketicilere ulaşması süreçleri hem üreticinin hem de tüketicinin yararı gözetilerek planlanmalı ve düzenlenmelidir.
  • Tarım, Sanayi ve Hizmet sektörlerinde çalışan işçilerin sürdürülen ekonomiden aldığı paylar gelir dağılımındaki eşitsizlik ve haksızlığın önlenmesi gereği artırılmalıdır. Vergi düzenlemeleri bu durum gözetilerek yeniden gözden geçirilmeli ve uygulanmalıdır.
  • Ekonomide asalak yapılar tasfiye edilmelidir.
  • Ekonomik üretimin geliştirilmesi ve üretimden elde edilen payların hakça dağılımı, ülkemizde siyasi istikrarı da geliştirecektir.
  • Anayasal düzenlemelerle, kuruluşunda olduğu gibi TBMM’ne yasama erki yeniden verilmelidir.  Yasama, Yürütme ve Yargı açısından daha tutarlı ve devlet yapısını güçlendirici düzenlemeler, Devlet ve Millet birliğini sağlayıcı yönde iyileştirilmelidir.

5. Bildirgede; milletimizin asli unsurlarından biri olan Kürt asıllı yurttaşlarımızın, ülkemizde 40 yılı aşkındır sürdürülen ABD Emperyalizmi ve müttefiki AB güdümlü, destekli (siyasi, askeri, ekonomik) istismar edilmesini olumlu bulan, destekleyen değerlendirmelere katılmıyoruz. Dayanaksız, yurtseverlikle ve emperyalizm karşıtlığıyla bağdaşmayan değerlendirmelerdir.

  • Bildirgedeki “Son zamanlarda çeşitli kentlerde ve Konya’da Kürt yurttaşlara yönelik gerçekleştirilen saldırılar ile HDP İzmir il binası başta olmak üzere bazı binalarına yönelik düzenlenen silahlı saldırılar, ülkemizin sürüklenmek istendiği yeri göstermektedir. HDP’nin kapatılması davasını da bu eksende değerlendirmek mümkündür.” değerlendirmesi tutarsızdır, dayanaksızdır. Her olumsuz durumdan ayrılıkçılığı körükleyen sonuçlar çıkartmak, nesnel olmayan değerlendirmeler yapmak TMMOB’yi büyütmez, küçültür. Üyeleri ve Milletimiz nezdinde değerini azaltır. Doğru söylediklerini de dinlenmez kılar. Ne mutlu ki; Batı Emperyalizmi ve işbirlikçilerince ne kadar istense de 40 yıldan bu yana sürdürülen terör eylemleri üzerinden, tüm unsurlarıyla kaynaşmış Türk Milleti birbirine düşmanlaştırılamamıştır. TMMOB yöneticilerini Milletimizin sağduyusuyla birleşmeye davet ediyoruz.
  • HDP’nin kapatılmasına yönelik davanın Anayasa Mahkemesi’nde açılmasına gelince; herhangi bir ülkede, birçok yaklaşımlarıyla, girişimleriyle teröre destek verdiği, tespit edilen, gözlemlenen herhangi bir siyasi parti, o ülkenin Anayasası çerçevesinde değerlendirilir, yasalara göre suçları sabit bulunduğunda da kapatılır. Ülkemizde de, Tanzimatçı kafasıyla toz kondurulmayan “Batı demokrasilerinde” de böyle yapılmış ve yapılmaktadır. Bu kadar açık olan bir konuda, TMMOB’nin kamusal ve toplumsal düzenin sağlanmasından yana olmasını bekleriz.
  • Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davası açmış olduğu HDP’den Belediye Başkanı seçilmiş yerel yönetimlerde, yasaları gözetmesi gereken idari tasarruflarla kayyumlar atanmış olması da bir göstergedir. Ülke siyasi hayatı içinde, ABD Emperyalizminin Batı Asya’da kendi karar gücü olarak nitelediği, güdümlediği ve desteklediği bir terör örgütünün politikalarına sahip çıkmayı öne çıkartmayı tercih eden bir siyasi partinin geldiği durumdan kendisi sorumludur. Birçok kentimizde, PKK tarafından dağa çıkartılmış, kandırılmış çocuklarının nöbetini tutan Anneler, Babalar ve Kardeşler, bu durumdan HDP’yi sorumlu tutarak, iki yıla yakın bir süredir HDP binaları önünde, evlatlarını HDP den geri istemektedirler. TMMOB’nin de bu sorumluluğu üzerine almasını beklemiyoruz. Aksine Türküyle Kürdüyle Türk Milletinin yanında olmasını bekliyoruz.
  • Bildirgede; “Kürt halkının sosyal, siyasal, kültürel hakları, talepleri demokrasi ve insan hakları kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, çözümsüzlük üreten baskı, şiddet ve güvenlik eksenli politikaların uygulanması çatışmalı ortamın devam etmesine neden olmaktadır. İktidarın politikalarına muhalefet eden tüm kesimler haksız, hukuksuz bir şekilde cezaevlerine atılmaktadır. Cezaevlerinde hukuk dışı, antidemokratik uygulamalar artmakta, bu uygulamalara karşı gelişen tepkiler de yetkililer tarafından görmezden gelinmektedir. Kürt sorunu konusunda inkar, imha ve şiddet politikalarının terk edilerek, sorunun siyaset kurumu içinde diyalogla çözülmesi ve bunun için gerekli adımların bir an önce atılması elzemdir.” ifadesi, ele alınan konuya, yukarıda da vurguladığımız gibi yanlış ve Batı Emperyalizminin beklediği yaklaşımlarla bakıldığının bir göstergesidir. TMMOB, bu duruma Türkü ve Kürdü ile Türk Milletinin birliği temelinde bakış açısıyla bakmak durumundadır.
  • Bildirgede şikâyet edilen OHAL KHK’ları Amerikan Emperyalizmi’nin yerli işbirlikçisi FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 da yapmaya kalktığı darbe girişiminin bir sonucudur. Başarısız darbe girişimi ardından, FETÖ ve PKK terör örgütleriyle ilişkili oldukları değerlendirilen kamu çalışanları, kamu güvenliği ve yararı gereği kamudaki görevlerinden uzaklaştırılmışlardır. Uzaklaştırılanların çok az bir kısmının yanlış değerlendirmeler sonucu kamudan uzaklaştırılmış olması, OHAL KHK’ları ile uzaklaştırılanların tümünün kamudan haksız bir biçimde uzaklaştırıldıkları anlamına gelmez. Sapla saman ayırt edilmelidir. TMMOB bu durumu görmezden gelerek OHAL KHK ları ile olması gerektiği gibi kamudan uzaklaştırılanların destekçisi olmakla terör örgütlerinin taleplerini destekler duruma düşmektedir.

6. Genel Kurul Sonuç Bildirgesinde vurgulanan özelleştirmelere karşı konumlanmaya genel olarak katılmaktayız. Özelleştirme süreçleri başladıktan itibaren TMMOB nin özelleştirme karşıtı, kamucu, kamu iktisadi teşekküllerini savunan yaklaşımlarını destekliyoruz. Bildirgede üzerinde durulan MKE ‘nin ticari durumunun AŞ olarak değiştirilmesi sürecinde bu sürecin MKE’nin özelleştirilmesiyle sonuçlanmaması yönünde haklı eleştiriler ve değerlendirmeler yapılmıştı. Konuyla ilgili yasal düzenleme yapılırken bu eleştiriler, TBMM de milletvekillerince de yerinde bulunmuş, bir öneriyle yasal düzenlemede MKE AŞ nin özelleştirmeye konu edilmeyeceği belirtilmiştir. 3 Temmuz 2021 de Resmi Gazetede yayımlanan; “Makine Ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun” Madde 8 (5) de bu husus “Şirket, şirketin hisseleri ve bağlı ortaklıkları; satış, kiralama, işletme hakkının devri ve/veya sair başka tasarruflar yoluyla yerli veya yabancı özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine devre konu edilemez.” olarak belirtilmiştir. TMMOB ve kamuoyu MKE AŞ ve iştiraklerinin bir kamu işletmesi durumunda kalması yönünde takipçi kalmalıdır. Yine Bildirgede vurgulanan TEİAŞ’ın özelleştirilmesine karşı yaklaşımı benimsiyoruz. Elektrikle ilgili özelleştirilmiş dağıtım şirketleri ve diğer işletmeler (Geçmişte TEK içinde yer alan işletmeler) yeniden kamulaştırılmalı. TEİAŞ’ın özelleştirilmesinden de vaz geçilmelidir. Dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinin, başta ziraat alanında üreticilere ne ye mal olduğu günümüzde yakıcı bir sorundur. Üreticiler, keyfi fiyat ve tarife uygulamaları ile üretemez duruma sokulmuşlar, üretim yaptıkları topraklarını kaybetmekle karşı karşıya kalmışlardır. Mevcut İktidarın, 2002’den bu yana Özal, Çiller, Derviş özelleştirme politikalarının tam takipçisi durumunda olması, içinde yaşadığımız ekonomik problemlerin nedenlerinden biridir. Ekonomideki yanlış politikalarla dış ilişkilerde başı dik, bağımsız Türkiye olarak kalmak mümkün olmaz. TMMOB’nin planlı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme, kamusal yatırımlarla istihdamın artırılması, yeni ve güçlü kamu işletmeleri kurulması taleplerini önemsiyoruz ve destekliyoruz.

7. Bildirgede vurgulanan “2020 yılı içerisinde, Türkiye Barolar Birliği ve TMMOB Kanunlarında değişiklik yapılması yolu ile müdahale girişimleri yeni bir boyut kazanmıştır. Otoriter sistemin kökleşmesi yolunda uzun yıllar içerisinde yürütülen saldırı dalgası Birliğimizi de hedef alarak ilerlemiş, Avukatlık Kanunu değiştirilmiştir. Eş zamanlı şekilde TMMOB Kanun değişikliği taslakları hazırlanmış, kara propaganda merkezi olarak çalışan yandaş basın operasyonları eşliğinde Birliğimize yönelik saldırılar yoğunluk kazanmıştır. TMMOB Kanunu değişikliğine yönelik siyasal iktidarın hazırladığı taslak TBMM’nin tatile girmesi ile rafa kaldırılmıştır. Kamu ve toplum yararı doğrultusunda meslek alanlarımızda yaşanan yağma ve talan sürecine müdahale eden, emek, barış, demokrasi, bağımsızlık ekseninde faaliyet sürdüren TMMOB’nin etkisizleştirilmesi ve parçalanmasına yönelik çabaların devam edeceği açıktır.” ifadesiyle TMMOB Kanununa yönelik girişimlerden yakınılmaktadır. Anayasamızda yer alan meslek odalarının örgütsel birliği ve yapısı ile gelişigüzel müdahale edilmesi kabul edilemez. Fakat olumsuz müdahalelere karşı TMMOB’nin mevcut bütünsel yapısının korunabilmesi için de, yukarıda vurguladığımız yanlış politika ve uygulamalarla, TMMOB’nin üyesine ve Türkiye kamuoyuna yabancılaştırılmaması gerekir. Üyesinin hak ve menfaatlerini kamusal yarar çerçevesinde gözeten, geliştiren; ülkemizin üretim, bayındırlaşma, imar süreçlerinde yer alan, çözümler üreten, Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne katkı veren, kamuoyunda saygın bir TMMOB, yasasının tutarsız bir biçimde düzenlenmesi gibi girişimlerle karşılaşmaz. Karşılaşsa bile bu tür girişimleri boşa çıkarır.

8. Bildirgede vurgulanan “Covid-19 salgını karşısında geliştirilen politikalar ve uygulamalar, neo-liberal ideolojinin iflas ettiğini göstermiştir. İnsanları ölüme terk eden kapitalizmin, insanlık ve dünya için felaketten başka bir sonuç üretemeyeceği yeniden gözler önüne serilmiştir.” ifadesine katılıyoruz. Ülkemizde salgına karşı mücadelenin, salgının başından itibaren Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda bir Bilim Kurulu önerileriyle yürütülmesi, Bilim Kurulu’nun önerilerinin önemli bir kısmının izlenen politika ve uygulamalara yansıtılması, öykünülen birçok Batı ülkesindeki kayıtsız, aldırış etmeyen, umursamayan politika ve uygulamalara göre ülkemiz açısından olumluluktu. Salgın sırasında; “Sağlık Bakanlığı’nın 65 yaş üstü insanlarımızı hedef olarak göstermesi kabul edilemez ve bu durum insan haklarına aykırıdır.“ ifadesi ile Mart 2020 den bu yana sürdürülen mücadelenin değerlendirilmesi çok eksik ve tutarsız bir değerlendirmedir. Salgın öncesinde hırpalanan, özelleştirmeci politikalarla gözden düşürülen kamu sağlık kurumlarımızın ve sistemimizin, salgınla birlikte devreye sokulması, kamu müdahalesi ağırlıklı uygulamalar da sağlıkta kamunun rakipsizliğini öne çıkarması açısından önemli bir olumlu durumdu. Ayrıca salgına karşı sağlık malzemesi ve sağlık ekipmanı üretiminde ülkemizdeki kamu ve özel sektörleri imkanlarının azami düzeyde devreye sokulması da göz ardı edilemez. Ayrıca salgına karşı aşı üretilmesi yönünde sağlık kurumlarımızca yürütülen çalışmalar da takdire değerdir. Ülkemizde aşı üretiminin gerekliliğinin her kesim tarafından kabul edilmesi ve önümüzdeki yıllarda aşı üretim tesislerimizin kurulması ve geliştirilmesi sürecine girmemiz de önemli bir kazanımdır. Tabii ki bu süreçte, planlanan sağlık önlemlerinin bizzat devlet yetkilileri tarafından ihmal edilmesi, sağlık önlemlerine uyulamayacak kitlesel toplanmalara göz yumulması, önlemlerin kontrollü bir biçimde uygulanmasında ya da gevşetilmesinde hatalı yaklaşımlar ile de karşılaşıldı. Devlet yetkililerimizin duyarlılığı ve kamuoyunun sağlıklı bir biçimde oluşturulmasıyla bu tür yanlışlardan kaçınmamız mümkün olacaktır.

9. Bildirgede belirtilen; doğa ile uyum içinde kalkınma, kentleşme, sanayileşme, tarım faaliyetleri yapılması yaklaşımlarını destekliyoruz.

10. Bildirgede; “Tarım sektörümüz yıllardır uygulanan yanlış ve özelleştirmeci tarım politikaları nedeniyle yapısal sorunlarını çözememiştir. Yaşanan krizden kurtulabilmek için ithalat kolaycılığına dayalı neoliberal ekonomi politikaları yerine üretim ekonomisini, sermayenin öncelikleri yerine kamusal çıkarları, gündelik politikalar yerine tarımda planlı kalkınmayı hedefleyen anlayış bir an önce benimsenmeli, tarım sektörüne yönelik yapısal sorunları gideren tarımsal planlamalar acil olarak gündeme alınmalıdır.” vurgusuna katılıyoruz. Şeker pancarı kotaları, tütün kotaları gibi yabancı menşeli ürünlerin lehine tarımsal üretimimizi kısıtlayan politika ve uygulamalar, köylümüze üretim yapmasa da verilen destekler, üretene verilmeyen destekler, bitkisel ve hayvansal tarım sektörlerimizde üretimin önünde engel oluşturmaktadır. Ülkemizin sanayide olduğu gibi tarım alanında üretim devrimine ihtiyacı ortadadır.

agrofood

11. Bildirgede yer verilen; madencilik, ulaşım, bayındırlaşma, enerji, sulama, imar, vb. projelerin kamu yararı doğrultusunda, doğanın ve kültürel değerlerin gözetilerek mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı ilkeleri çerçevesinde planlanması, uygulanması yönündeki talepleri genel olarak haklı bulmaktayız. Her projenin kendine özgü bir değerlendirmesi yapılması gereği vardır. Madencilik faaliyetlerinin devlet eliyle ve devlet sorumluluğuyla yerine getirilmesi gerekir. İstanbul Kanalı projesinin günümüz koşullarında hem İstanbul hem de Türkiye açısından birçok olumsuz durumu ortaya çıkaracağı bilim insanları ve uzmanlarca vurgulanmaktadır. Özellikle İstanbul’un nüfusunun kontrollü bir biçimde azaltılması gerekirken, İstanbul’da yeni bir yoğunlaşma alanı yaratılacak olması hem İstanbul hem de Türkiye için olumsuzluktur. Bu yanlıştan dönülmesi gerektiği ortadadır.

12. Bildirgede vurgulanan; deprem risklerinin sermaye çevreleri için bir fırsata çeviren ranta dayalı kentsel dönüşüm politikalarının terk edilmesi talebine katılıyoruz. Doğa olaylarının afetlere dönüşmemesi için, mühendislik, mimarlık ve plancılık ilkeleri çerçevesinde TMMOB ve bağlı odaları tarafından yapılan önerilerin dikkate alınması gerektiği açıktır.

13. Bildirgede belirtilen; “TMMOB olarak, tek adam rejiminin ülkeye hiçbir biçimde istikrar getirmeyeceği en başından itibaren ifade edilmiştir. 2017 yılındaki Anayasa Referandumu sırasında da 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde de halk egemenliğinin, hukuk devleti anlayışının, güçler ayrılığı ilkesinin ortadan kaldırılmasının ülkeyi uçuruma sürükleyeceği belirtilmiştir.” ifadesine genel olarak katılmakla birlikte “Kendi kültürlerine, kendi kimliklerine, kendi inançlarına, kendi yaşam tarzlarına sahip çıkan tüm kesimleri toplumsal yaşamdan dışlayan, hukuk önünde eşit görmeyen tek adam rejiminin geleceğinin olmadığı açıktır.” ifadesinin neden eklendiği, ne kastedildiği anlaşılamamıştır. Yanlış ve tutarsız bir ekleme olarak değerlendirmekteyiz. Yukarıda da belirtmiş olduğumuz gibi yasama organımız TBMM’yi öne çıkartan yürütme ve yargı erkiyle birlikte dengelenmiş bir anayasal yapının gereği ortadadır.

14. Bildirgede vurgulanan; “TMMOB, emperyalizmin başta Ortadoğu olmak üzere yakın coğrafyamızdaki sömürü amaçlı yıkım ve savaş politikaları sonucu ülkelerinden ayrılmak durumda kalan ve ülkemize gelmiş olan sığınmacıları ötekileştiren söylem ve eylemleri şiddetle kınamaktadır. TMMOB, emperyalist saldırganlığa ve kapitalist sömürüye karşı çıkarken aynı zamanda sığınmacıların insanca koşullarda yaşamasını sağlamayı, güvenli işlerde çalışması için mücadele etmeyi, dolaşım özgürlüklerini savunmayı ve ülkelerine geri dönebilecekleri koşullar için çaba harcamayı bugün tüm emek ve demokrasi güçlerinin güncel görevi olarak görmektedir.” değerlendirmeye katılmaktayız. Ülkemizin genel olarak bu hususlarda, “daha medeni” ön kabulüyle görülen Batı Emperyalizminin önde gelen ülkelerine göre çok daha medeni olduğunu gözlemliyoruz. Buna karşın, ülkemizin Suriye Resmi Hükümeti ile dolaysız ve dostça bir ilişki geliştirmesi, sığınmacı durumundaki Suriyelilerin ülkelerine geri dönüş imkanlarının açılmasına yol açacak, Suriye’nin ABD desteğiyle işgal edilen topraklarının Suriye’nin toprak bütünlüğüne kazandırılmasını sağlayacaktır. Son zamanlarda karşı karşıya bulunduğumuz Afganistan kaynaklı sığınmacı akınının da Bölge ülkeleri Rusya, Tacikistan, İran, Pakistan, Çin ile iş birliği yapılarak Afganistan’da istikrarın sağlanmasıyla önlenebileceği açıktır.

15. Bildirgenin son bölümünde “TMMOB 46. Olağan Genel Kurulunun, meslek sorunlarının ülke sorunlarından ayrılamayacağı ilkesi ile ülkemizin içerisinde bulunduğu durumu, aklın ve bilimin ışığında analiz etmeye ve çözümler üretmeye çalışmıştır.” olumlu ifadesinin, Genel Kurul Sonuç Bildirgesinde yer verilen katılmadığımız ifadelerle birlikte ele alındığında, uyumsuz ve çelişkili olduğunu değerlendirmekteyiz.

Paylaş
Paylaş
Paylaş
Paylaş
Paylaş
Benzer Yazılar
deprem
İzmir Depremi'nin Bilançosu
GES
GES Projeleri İçin Geoteknik Raporun Hazırlanmasına İlişkin Özel Teknik Şartname Önerisi
nükleer
Nükleer Güç Santralleri ve Nükleer Teknoloji
izmirss
Unutulan Proje: RADIUS
1424653
TOGG, Batarya Modülü İçin Farasis İle Anlaştı
DCIM100MEDIADJI_0168.JPG
Alsancak Limanı'nda Ro-Ro Operasyonları Yeniden Başladı
Ekran Alıntısı
"Depreme Karşı Tekiz" Girişiminden 7 Maddelik Eylem Planı
D_giKQnWsAIPARD
Türkiye'nin İhtiyacı Yassı Çelik Üretimi Hakkında Öneriler
FARM-2048x1263
Organik Tarım Uydurması
thumbs_b_c_e428879bb34d1f9546287414ad1e9f7f
Kıyı Emniyetinin İlk Kadın Römorkör Kaptanı, Dümeni Başında
röpdeneme2
Prof. Dr. Sencer İmer ile Türkiye'de Demir - Çelik Sanayisinin Değerlendirmesi
thumbs_b_c_edf5aed117b870772be9ac2eff6dbd14
Türkiye’nin Mühendis Kızları Geleceği Aydınlatacak