Bilim insanları kas, yağ ve kan damarlarını içeren sentetik bir biftek oluşturmak için kök hücre ve 3 boyutlu baskı teknolojisini kullandı.
Sığır uydu hücreleri ve yağdan türetilen kök hücreler olmak üzere Wagyu ineklerinden alınan iki tür kök hücre, insan yapımı et üretmek için kullanıldı.
Bir pound’un (yaklaşık 450 gram -ed.n.) 200 dolara (yaklaşık bin 700 TL), yetişkin bir ineğinse 30 bin dolara (yaklaşık 250 bin TL) mal olduğu Wagyu etinin fiyatları yüksek.
Bilim insanları sektörün iklim değişikliği üzerindeki büyük etkisi nedeniyle hayvanların yiyecek için kullanılmasına bir alternatif arıyor.
Desmog tarafından yürütülen ve The Independent’ın haberleştirdiği büyük bir araştırmaya göre küresel et endüstrisi sera gazı salımlarını hep eksik bildiriyor ve “tütün şirketlerinden taktik almakla” suçlanıyor.
Bilim insanlarının amacı etin lezzetini ve dokusunu sağlayan ve mermerleşme ya da sashi diye bilinen, etin yüksek miktardaki kas içi yağına benzer bir yapı oluşturmaktı.
Lifler bio-baskı kullanılarak üretildikten sonra doğal et gibi üç boyutlu bir yapıda düzenlendi. “Tendon-jel entegre bio-baskı yardımıyla hücre liflerinin birleştirilmesi suretiyle tasarlanmış et benzeri yekpare doku” başlıklı araştırma, Nature Communications’ta yayımlandı.
Araştırmanın kıdemli yazarı Michiya Matsusaki, “Bu teknolojiyi geliştirerek Wagyu bifteğinin güzel sashi’si gibi karmaşık et yapılarını yeniden üretmenin yanı sıra yağ ve kas bileşenlerinde ince ayarlamalar yapmak da mümkün olacak” ifadelerini kullandı. Gelecekte, müşterilerin kişisel zevk ve sağlık koşullarına göre ayarlanabilen yağ miktarlarına sahip belirli etler sipariş etmesi mümkün olabilir.
Büyük markalar da etlerinin geldiği kaynakları çeşitlendirmeye çalışıyor. 2020’de KFC, dünyanın laboratuvarda yetiştirilen ilk tavuk kanadını geliştirmek için Rus biyoteknoloji şirketi 3D Printing Solutions’la ortaklık kurmuştu.
Zincir, “biyo-etinin” geleneksel tarımda kullanılan katkı maddelerini ortadan kaldırarak “daha temiz bir nihai ürün” yaratacağını, ayrıca enerji tüketimini azaltacağını ve hayvanlara zarar vermeyi durduracağını söylüyor. Bunun yanında biyo-et, antibiyotiğe dirençli bakterilere karşı da dayanıklı olabilir; böylece gelecekteki salgınlardan kaçınmayı sağlayabilir.