İzmir’de 2 Şubat tarihinde başlayan ve 2 gün boyunca süren yağmurda iki insanımız yaşanan sel felaketinde hayatını kaybetti. İki günlük yağmurda İzmir merkezine toplamda metrekareye 200 kg yağmur yağdı. Çok sayıda ev ve işyeri sular altında kaldı. Kent yaşamı adeta durdu.
İzmir’de yaşanan sel felaketi sonrası akıllara şiddetli yağmurun yarattığı hasar en aza indirilebilir miydi? sorusu geldi. Bu soruyu 40 yıllık İzmirli İnşaat Mühendisi Bülent Şahin’e sorduk.
B.Ş: İzmir bu felaketi ilk defa yaşamadı, kentin tarihinde belli dönemlerde sel felaketleri hep olmuştur. Mesela Strabon’un ünlü Georaphıka’ kitabında şöyle bir pasaj vardır.
…………
Ve kentleri (Smyrna) şimdiki kentlerin en güzelidir. Kentin bir parçası tepededir ve surlarla çevrilidir, büyük kısmı ovada, limanın, Homereion’un ve Gymnasion’un yakınındadır.
…………..
”Fakat kentin hiç de küçük olmayan bir kusuru vardır. Bu kusur mühendislerin yaptığı yanlış işlerden ötürüdür. Şöyle ki: Caddeleri döşedikleri zaman yer altında kanal sistemi yapmamışlardı, pislik yüzeye yayılır ve özellikle yağmur sırasında sular caddeler üzerine boşalır”
diye yazar.
Yine yakın geçmişe baktığımızda 5 Kasım 1995’te yağan yağmurda dere yatağı taşmaları sebebiyle 61 insanımız hayatını kaybetmiş idi. Bunun üzerine dere yatağı islahlarına başlandı ve sorun büyük ölçüde çözüldü. Ama hâlâ yağmur sularını toplayan yağmur suyu deşarj hatları ve yağmur suyu boruları yok. Yağmur suları kanalizasyon hatlarına veriliyor ve bunlarında sağanak yağmurlarda kapasiteleri yetersiz kalıyor ve daha üst kotlarda topladığı yağmur sularını daha alt kotlarda geri vererek cadde ve alt kotlardaki ev ve arabaların su ve çamur altında kalmasına neden oluyor. Normalin üstünde yağacak her yağmurda İzmir yine sular altında kalacaktır. Denize 50 metre mesafedeki Bayraklı, Tersane, Turan’da İzmir kuzeyine ulaşımı sağlayan ana arter yolun ve İzban istasyonunun su altında kalması düşündürücüdür. Kanalizasyon ve yağmur suyu hatlarının birbirinden ayrılması gerekmektedir.