Derin deniz kirliliğiyle karşı karşıya kalan Marmara Denizi’ni kurtarmak için dijital ikizi oluşturulacak.
Yoğun sanayi ve nüfus baskısı altındaki Marmara Denizi, derin deniz kirliliği ile karşı karşıya. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı stratejik planda, İstanbul adalar bölgesinde düşük oksijen seviyeleri tespit edildiği bildirildi.
Çanakkale ve İstanbul boğazlarının bazı yerlerinde Çözünmüş Oksijen (ÇO) değerlerinin kritik seviyelere ulaştığı vurgulanan planda, evsel atık su, hayvan dışkıları ve gübrelerin topraktan çözünerek denize karıştığı bildirildi. Yapılan analizler doğrultusunda, Marmara Denizi’nin dijital ikizi oluşturularak üzerinde çalışılacak, “kirleten öder” prensibine göre su tarifesi belirlenecek.
Zararlı Alg patlamaları
Bakanlığın hazırladığı Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı’nda, son yıllarda artan kirlilik kaynakları nedeniyle Marmara’nın alt tabaka sularındaki nitrat ve fosfat çözünmesinin arttığı, oksijenin ise azaldığı belirtilerek “Marmara Denizi farklı insan baskıları altında ekosistem bozulmasına maruz kalan bir iç deniz durumundadır” denildi. Planda, evsel, endüstriyel, taşımacılık, kazı ve boşaltım atıkları ile arıtım ve deşarj sorunlarına dikkat çekilerek, zararlı alg patlamalarının bölgede sıkça yaşandığı kaydedildi. Marmara Denizi’ndeki bazı sanayi tesislerinin, deniz suyunu soğutma suyu olarak kullanıp denize tekrar verdiğine işaret edilen bakanlık çalışmasında, bu tesislerin bölgesel sıcaklık artışına neden olduğu açıklandı.
İstanbul adalar bölgesi istasyonlarının tamamında düşük oksijen seviyeleri tespit edildiği aktarılan planda, “Bu bölgeler deniz dibi canlı habitatları açısından hassas bölgelerdir ve fiziksel olarak da organik madde yükü ile tahrip olmuşlardır” denildi. Çanakkale ve İstanbul boğazı girişlerindeki istasyonların verilerine dikkat çekilen planda, “Kuzey şelfi ve orta basene doğru gidildikçe ÇO değerlerinin azalmakta olduğu ve kritik seviyelere ulaştığı görülmektedir. Marmara Denizi derin çukurları ile doğu ve kuzey bölgelerinin neredeyse tümü eşiğin altındadır” ifadesi kullanıldı.
Hayvan dışkısı, gübre
Denizlerdeki azot ve fosfor düzeyine de dikkat çekilen planda, “Denizdeki toplam fosfor biyojenik kökenli olduğu kadar, evsel atıksuların da göstergesidir. Azot ise evsel ve endüstriyel kaynaklardan, hayvan dışkılarından, tarımda kullanılan gübrelerden ve yağışlarla birlikte topraktan çözünerek denizlere doğrudan veya dolaylı olarak karışır” vurgusu yapıldı. Fosforlu bileşiklerin Bandırma Körfezi istasyonunda her mevsim en yüksek seviyede ölçüldüğü kaydedilen çalışmada, “Bu durum sanayi ve evsel baskıların sürekli varlığını işaret etmektedir” denildi.
İstanbul’un % 99.9’u arıtma kapsamında
Marmara denizinde son 20 yılda 2 dereceye yakın sıcaklık artışı olduğu kaydedilen planda, İstanbul özelinde şu bilgiler verildi: “Nüfusunun yüzde 99.9’u arıtılmaktadır. Ancak, belediye nüfusunun yüzde 63.1’inden kaynaklanan atıksular, yalnızca fiziksel arıtma sonrası derin deniz deşarjı yapılmaktadır. Endüstriyel tesislerin yoğun olduğu yerlerde (Büyük ve Küçük Çekmece, Tuzla, Pendik) endüstriyel atık su faaliyetleri yoğundur. Ömerli, Sazlıdere, Alibey Barajları, Küçükçekmece Gölü ile Ayamama, Çırpıcı, Haramidere, Kurbağlıdere’nin kirli su kalitesinde olduğu bilinmektedir.”
Su üretimine kısıtlama
Plana göre önümüzdeki dönemde bu analizler doğrultusunda, Marmara Denizi’nin 3 boyutlu modeli ve dijital ikizi oluşturularak üzerinde çalışılacak. Marmara’ya kıyısı olan yedi ilden balık numuneleri alınarak analize gönderilecek, müsilajın deniz dibindeki etkisi de mercek altına alınacak.
Marmara Denizi’nde yaşayan kuş, balık ve çeşitli kabuklu gibi tüm hayvanların izlenmesini öngören yeni plana göre, insan gıdası dışında kalan su üretimine kısıtlama getirilecek. “Kirleten öder” prensibine göre su ve atık su tarifesi belirlenecek.
DENİZHABER