Yine bir eğitim öğretim yılının sona erip, yeni öğretim yılına doğru gittiğimiz bu günlerde mesleki teknik eğitim gündeme gelmeye başladı.
İnternette rastladığım bir videoda, Ülkemizin önde gelen sanayi kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinden;
Sayın Osman DEVELİOĞLU, Bezmialem Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı,
Sayın Mustafa ALPAGUT, Elkon Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı,
Sayın Orhan İGREK, İgrek Makine Yönetim Kurulu Başkanı,
Sayın Sema GÜREL, Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanı,
Sayın Orhan SARICA, TOFAŞ İnsan Kaynakları Ve Endüstriyel İlişkiler Direktörü
Sayın Ömer KARADENİZ, Plastik Sanayicileri Federasyonu Başkanı.
Sayın Davut ALTUNBAŞ, Müstakil Sanayici İş Adamları Derneği Genel Başkanı.
Sayın Adil Sani KONUKOĞLU, SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı.
Sayın Fahrettin BİLGİT, Bursa Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı
Sayın Orhan ALBAYRAK, İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı
Ve daha niceleri,
Ülke geleceğinin meslek liselerinde olduğu sloganı veya gerçeği ile gençleri meslek liselerinde okumaya davet ediyorlar. “Türkiye’nin geleceği mesleki eğitimde. Öğrencilerimizi meslek liselerinde eğitim almaya, güzel ülkemizin geleceğini inşa etmeye davet ediyorum. Haydi, gençler üreten güçlü Türkiye için sıra sizde” diyorlar. Çok güzel diyorlar, çok güzel ediyorlar.
Ama günümüz meslek liseleri piyasanın ihtiyacına cevap verebiliyor mu? Yaklaşık 44 yıl Elektrik öğretmeni olarak çalışıp emekli olmuş ve aynı zamanda elektronik mühendisi olarak benim şahsi düşüncem hayır, veremiyor. Neden? Bence bunun iki cevabı var yine. 1 öğrenci açısından 2 öğretmen açısından.
Günümüzde meslek liselerine yönlenen veya yönlendirilen öğrenciler temel eğitimden mezun en alt seviyeyi oluşturan öğrencilerden oluşuyor. Bundan 30 – 40 yıl önce meslek liselerine sınavla öğrenci alınırdı. Diyeceksiniz ki yine öğrenciler LGS sınavına giriyor ve sınavla alınıyor. Ama günümüzde sınavdan en düşük notu alanlar meslek liselerine yönlendiriliyor. Okuması olmayan, temel matematik konularını bilmeyen öğrenciler meslek liselerine geliyor. Çocuk konuları anlamadığından dersten soğuyor, ilgisini kaybediyor. Sonuçta meslek lisesi mezunu gençler, pazarcılık, tezgâhtarlık, garsonluk gibi aldığı eğitimle ilgisi olmayan işlere yöneliyor. Meslek lisesi öğrencisinin devlete maliyeti normal liseye göre çok fazla olmasına rağmen amaca ulaşılmıyor, boşuna emek ve para kaybı yaşanıyor.
Eskiden sadece meslek lisesi ve teknik lise mezunlarının girebildiği Teknik Yüksek Öğretmen Okulu vardı. Daha sonra bu okula düz lise mezunları da alınmaya başladı. Yine bence en büyük hata da bu okulların Teknik Eğitim Fakültesine dönüştürülüp çok sayıda açılması ve öğretim elemanlarının – istisnalar kaideyi bozmaz – piyasa şartlarını bilmeyen akademisyenlerden oluşması olmuştur. Günümüzde Teknik Eğitim Fakülteleri kapatılarak Teknoloji Fakültelerine dönüştürülmüş, mezunları mühendislik eğitimi alarak mühendis olmuşlardır.
Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğünün öğretmen kaynağı mühendislik fakülteleri olmuştur. Emekli bir elektrik öğretmeni ve mühendis olarak söylüyorum. Hiçbir mühendis elektrik motoru sarmayı bilmez. Öğrenim hayatı boyunca elektrik tesisatı çekmemiştir. Otomatik kumanda devresi dizayn etmemiştir. Havya ile lehim yapmamıştır. Torna, freze, planya makinelerinde çalışmamıştır. Hatta belki de bu tezgâhları hiç görmemiştir. Kaynak yapmamıştır. Keresteye elini değmemiştir. Duvar örmemiş, sıva yapmamış, fayans döşememiş, demir bükmemiştir. Şimdi bu arkadaşlarımızı devlet, meslek lisesine öğretmen olarak görevlendiriyor. Mühendislerimiz teorik olarak iyi yetişiyor olabilir. Bir makinenin parçasını çizim programında çok iyi çizebilir. Ama bize o çizimi tornada, planyada, frezede üretecek, ortaya çıkaracak elemanlar lazım.
Mühendislerimiz, bir mobilyanın tasarımını, bir mutfak dolabının çizimini, bir inşaatın proje ve hesaplarını çok iyi yapabiliyorlar. Yukarıda da dediğim gibi piyasanın onları ortaya çıkaracak üretecek elemana ihtiyacı var. Tornacıya, frezeciye, planyacıya, marangoza, elektrikçiye, kaynakçıya, motorcuya, kaportacıya, bobinajcıya, sucuya, terziye, overlogcuya, döşemeciye vb ihtiyacı var. Meslek liselerinde görevlendirilen öğretmen bu işleri yapabiliyor mu? Dolayısıyla bu elemanları yetiştirecek yetkin öğretmene ihtiyaç var.
Bu şartlar altında da öğrencilerden başarı bekliyor, güzel ülkemizin geleceğini inşa etmeye, üreten güçlü Türkiye için davet ediyoruz. Ama sonuç hiç iç açıcı değil gibi geliyor bana.
Sanayi bölgelerinde çarşaf çarşaf ilanlarla eleman aranıyor. Ama bu arada Mart 2022 yılının verilerine göre işsizlik oranı % 11,4 seviyesinde ve 3 milyon 845 bin kişi işsiz.
Benim şahsi kanaatim MEB’in bu yanlıştan dönmesi, bakanlığa bağlı olan eski Yüksek Teknik Öğretmen Okulunun misyonunu yüklenecek bir okulu hayata geçirmesidir. Piyasa ile iç içe olan yetenekli bilgili ve şu anda meslek liselerinde görev yapan başarılı öğretmenlerden bu okulda görevlendirmelidir. Yüksek Teknik Öğretmen Okulunun hayatta olan eski öğretmenlerinden faydalanmalıdır. 4+4+4 sistemde mesleki eğitim ikinci 4’te başlamalı, öğrenciler eskiden olduğu gibi bütün atölyeleri görmeli son 4’te de şimdiki branşlaşmaya gidilmelidir.
Meslek liselerinin başarıları gerek idarece, gerekse denetime gelen yetkililerce üniversiteye gönderdiği öğrenci sayısı ile ölçülmektedir. Bu yanlıştan dönülmeli okulun başarısı sanayiye gönderdiği mezun sayısı ile ölçülmelidir. Nasıl mühendislikte ODTÜ, İTÜ mezunları tercih ediliyorsa bir meslek lisesinin başarısı da mezunlarının piyasanın tercih ettiği elemanlar arasında olması ile ölçülmelidir.
İnşallah sesimizi birileri duyar ve kulak verir. Çünkü bu kanayan yara hepimizi ilgilendirmektedir.