2007-2014 arasında hazırlanan 9 kapsamlı rapor, Marmara Denizi’nde stabil bir müsilajın oluştuğunu ve müsilajın gelecekte artacağının yıllardır bilindiğini ortaya koydu.
Müsilaj felaketiyle boğuşan, uzmanların adeta ‘öldü’ dediği Marmara Denizi’ndeki çevre felaketinin nasıl ‘göz göre göre’ geldiğini ortaya koyan raporlar gün yüzüne çıktı.
Marmara Çevre İzleme Projesi (MAREM) kapsamında 2007-2014 yılları arasında hazırlanan yüzlerce sayfalık 9 kapsamlı rapor, Marmara’da stabil bir müsilajın oluştuğunu ve müsilajın gelecekte artacağının yıllardır bilindiğini ortaya koyuyor.
Hidrobiyolog Levent Artüz öncülüğünde yapılan araştırmalarda, Marmara’daki durumun 1975 yılından başlayıp bugünkü sonuca ulaştığı ortaya konulmuş.
Yüksek Klor Etkisi
Milliyet’ten Mert İnan’ın haberine göre, örneğin 2009 tarihli ve Tekirdağ açıklarında yapılan araştırmayı konu alan raporda, müsilaj oluşumunun o tarihlerde bile Marmara Denizi genelini ciddi olarak etkilediğine dikkat çekilerek “Kontrolsüz ve hiçbir arıtmaya tabi olmaksızın yapılan atık su deşarjlarının direkt etkisi göz ardı edilmemeli” uyarısında bulunulmuş.
2013 tarihli “Marmara Denizi’nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi Projesi”nde ise, Haliç’te yapılanlardan ders alınmadığı, Marmaray hafriyatının Marmara Denizi’nin en derin yeri, dolayısı ile en kalın su katmanına sahip olan Çınarcık ve Doğu Marmara bulunduğu bölgeye döküldüğüne dikkat çekilerek “Yetmezmiş gibi, en kirli suyumuz Ergene’nin ‘derin deniz deşarjı’ ile Marmara’ya deşarj edilmek istenmesi, olumlu gelişme beklemenin ne kadar büyük saflık olduğunu ortaya koymaktadır” deniliyor.
Aynı uzmanların 2014 tarihinde hazırladıkları raporda ise, Marmara Denizi genelinde arıtmasız yapılan deşarjların yanı sıra halihazırda çalışan ve onlarla ifade edilebilecek sayıda yapımı planlanan enerji santrallerinin soğutma suyu borularının, elverişli bir ortam bulup üreyen kirlenmiş organizmalar ile dolarak kullanılamaz hale geleceğini, bunun önlenmesi için klor türevlerinin kullanıldığını ve gelecekte de kullanılacağına dikkat çekiliyor.
Karabiga Örneği
Karabiga’da kurulması düşünülen termik santralin yanı sıra Şarköy civarında, yine Marmara’da son kalan deniz kaplumbağaları yaşam ve olası üreme alanlarına yapılmak istenen santral ve diğer santraller hakkında raporda, o dönem şu uyarılara yer verilmiş:
“Karabiga çevresinde kurulmak istenen termik santral için hazırlatılan ÇED raporunda tam da tesisin kurulması planlanan alanda bulunan Akdeniz Fokları ‘Proje sahası ve çevresinde Bern Sözleşmesi gereği koruma altına alınmış alan bulunmamaktadır’ ibaresi ile görmezden gelinmiş ve bu raporu da ilgili bakanlık olumlu bulmuştur.”
Müsilaj nedeniyle deniz dibindeki canlıların yaşam alanlarında tahribat oluştu.
Kaynak: Deniz Haber Ajansı