Deprem, sel, yangın gibi doğal afetlerden; hatta Kartal ‘da durduğu yerde çöken bina faciası gibi olaylardan sonra olayın psikolojik yükünün de tesiriyle toplumda sorumlu/suçlu arama evresi başlar.
Kiminin suçlusu müteahhit, kimininki belediye başkanı/meclisi/imar dairesi, kimininki imara açan kamu kuruluşu, kimininki ise bakanlık/iktidar, kimininki bunların bazılarının birleşimidir. Herkesin günah keçisi bakış açısına göre farklılık da gösterebiliyor.
Sözcü Gazetesi’nden Sn. Necati Doğru da, Bozkurt ‘taki sel felaketinden sonra “mühendisler projeleri çizmeseydi” başlıklı yazısında “bir müteahhit bulundu , günah keçisi yapıldı. Tutuklandı” dedikten sonra güya eleştirdiği bakış açısını tıpkısıyla kendisi kullanarak, kendi günah keçisini topluma ilan ediyor: Mühendis!
Çürümüşlük İçinde Günah Keçisi Aramak
Üstelik Sn. Doğru; “mühendisi” günah keçisi ilan etmekle de kalmıyor, yazısının sonunda toplumu bu çerçevedeki büyük ve her seferinde ölümcül olan sorundan kurtaracak olanı da “mühendis” ve onun odaları olarak ilan ediyor. Bulduğu çözüm de çok basit (!): “Projesini çizmeseydi/çizmesin, odalar çizeni meslekten atsın.”
“Projesini çizmemek” ile kökü çok derinde olan sorunun hallolabileceğinin düşünülebilmesi insanı sarsıyor. Neresinden tutsan elinde kalan çürümüşlüğü hissetmek ama çözümü yine o çürümüşlük içinde günah keçisi arayarak bulmaya çalışmak, herhalde insanlara artık keçileri kaçırtıyor. İnsan okuduğu yazının neresini düzelteceğini şaşırıyor.
Sistemin çürümüşlüğü içerisinde bir şekilde kılıfına/yasaya uygun (!) hale getirilmiş durumda proje çizdiği için meslek odası veya başka bir kurum/makamın o mühendisi (hukuken) meslekten atamayacağını Sn. Necati Doğru bilmiyor mu?
Ne bir inşaat mühendisi olarak ben ne başka bir mühendis/mimar ve ne de mühendis/mimar odaları, bu şekilde “toplumu kurtarmak” gibi bir sorumluluk ve yükün altına giremez; kanun yapar gibi kural, içtihat ihdas edemez. Bunlar ancak “devletin” yetki ve sorumluluğundadır. İnsanın “Necati Bey devletten ümidi kesti mi acaba?” diye sorası gelir.
Mühendisi Suçlamak, Meseleyi Köklerinden Uzaklaştırıyor
“Ha” deseniz bir çıt öteye geçip topluma yön verecek konumlarda olunmasına rağmen o binalardan daire satın alan vatandaş nihai günah keçisinin ta kendisi ilan edilecek. Ki “mühendis” de nihayetinde bir vatandaş.
Sayılabilecek bütün sorumlu/suçlulardan her birine (kişinin kendisi dahil) orantısı dahilinde paylar düştüğünü aslında içten içe herkes hissediyor. Fakat yıllardır uygulanan ekonomik sistem; o sistemin rant, vurgun, borç/faize dayalı olması, bunun toplumda hakim kıldığı ideolojisiz başıbozukluk iklimi, ahlaki erozyon; toplarsak sistemin çoktan duvara dayanmışlığı, çıkmazı, çürümüşlüğünü sorgulamak, Cumhuriyet’in sınanmış halkçı, devletçi çözümlerini hatırlamak, aramak, istemek, harekete geçmek/geçirmek yerine günah keçileri bulup ilan etmek çok daha kolaydır.
Sıklığı giderek artan şekilde yaşadığımız her sorun halkçı ve devletçi çözümleri, sırasıyla devlette ve toplumda zihniyet devrimlerini burnumuza burnumuza dayamaktadır.
Günah keçileri arayıp bulduktan sonra ilan etmek ya da keçileri kaçırmışçasına çözümler icat etmek bir sonraki faciaya kadar her zamanki gibi (!) “idare” edebilir ama artık meseleleri köklü olarak ele alma mecburiyetinin üstünü örtmeye yetmez!