“K2-2016-BLG-0005Lb” adı verilen gök cismi, Kepler’in şu ana dek keşfettiği en uzak ötegezegen oldu.
NASA’ya ait Kepler uzay teleskobu, dört yıl önce operasyonlarını sona erdirmesine karşın yeni bir keşifte Jüpiter’e benzeyen bir gökcismini açığa çıkardı. NASA’nın 2018 yılında faaliyetlerini sonlandıran Kepler uzay teleskobunu kullanan uluslararası bir astrofizik ekibi, Dünya’ya 17 bin ışık yılı mesafede bulunan ve Jüpiter’i andıran bir ötegezegen keşfetti ve keşif onu Kepler tarafından şu ana dek saptanan en uzak ötegezegen yaptı. Resmi kayıtlarda ‘K2-2016-BLG-0005Lb’ olarak adlandırılan ötegezegen, Kepler’in 2016 yılında topladığı veriler sayesinde saptandı. Kepler, görev süresi boyunca, şu anda teyit edilmiş durumda olan 2 bin 700’den fazla gezegeni gözlemledi.
‘KÜTLEÇEKİMSEL MİKROMERCEKLEME’ SAYESİNDE BELİRLENDİ
İngiltere’de bulunan Manchester Üniversitesi’nde astronom olarak görev yapan Eamonn Kerins verdiği bir demeçte, “Kepler, bunun yanı sıra hava ya da gün ışığı engellerine takılmadan kesintisiz biçimde gözlem yapabildi ve ötegezegenin kütlesini ve ev sahibi yıldızına olan yörüngesel uzaklığını kesin biçimde ölçmemize olanak sağladı” diyor: “Sahip olduğu kütle ve Güneş’e kıyasla kendi güneşimizin kütlesinin yaklaşık yüzde 60’ı kadar büyüklükteki yıldızına göre konumu bakımından, temel olarak Jüpiter’in tek yumurta ikizi.”
Manchester Üniversitesi’nde doktora sonrası öğrenci olan David Specht öncülüğünde çalışan ekip, ötegezegeni saptamak amacıyla ‘kütleçekimsel mikromercekleme’ adıyla da bilinen bir teknikten faydalandı. Einstein’ın genel görelilik teorisinin öngördüğü bu olgu aracılığıyla, arka plandaki bir yıldızdan gelen ışık büküldüğü ve bu sayede daha yakında bulunan büyük bir nesnenin kütleçekimi tarafından büyütüldüğü zaman, uzaydaki nesneler daha yakındaymış gibi görülebilir ve incelenebilir.
Araştırma ekibi bir ötegezegeni tespit etmek amacıyla uzaklarda bulunan bir yıldızdan gelen bükülmüş ışığı kullanmak umuduyla, Kepler’in bu gezegenin de bulunduğu gökyüzü bölgesi üzerinde gerçekleştirdiği üç aylık gözlemleri kullandı. Kerins, “Etkinin görülebilmesi için ön plandaki gezegen sistemi ile arka plandaki yıldız arasında neredeyse kusursuz bir uyum olması gerekiyor” diyor: “Arka plandaki bir yıldızın bir gezegen tarafından bu biçimde etkilenmesi ihtimâli, on veya yüz milyonda bir olur. Bununla birlikte, galaksimizin merkezine doğru yerleşik durumda olan yüz milyonlarca yıldız mevcut. Kısacası, Kepler yerinde durdu ve üç ay boyunca onları gözlemledi.”
DÜNYA TEMELLİ TELESKOPLAR ARACILIĞIYLA DOĞRULANDI
Araştırma ekibi, bunun ardından Manchester Üniversitesi’nde yeni bir tarama yazılımı geliştiren bir diğer astronom olan Ian McDonald ile birlikte çalıştı. Birlikte, verilerde bariz bir biçimde ötegezegen nitelikleri sergileyen beş adayı ortaya çıkarabildiler. Aynı gökyüzü bölümü çerçevesinde gerçekleştirilen diğer Dünya tabanlı gözlemler, Kepler’in muhtemel ötegezegeni işaret ettiği sinyalleri tam olarak doğruladı. Kerins, “Kepler ile Dünya’da bulunan gözlemciler arasındaki bakış açısı farkı, görüş menzilimiz içerisinde gezegen sisteminin bulunduğu yeri belirlememize imkân tanıdı” diyor.
Artık görevde olmayan bir cihazla bir ötegezegen keşfetmenin verdiği heyecanın yanı sıra, ekibin yayınladığı araştırma fazlasıyla ilgi çekici; zira Kepler bu olguyu kullanarak ötegezegenleri keşfetmek amacıyla tasarlanmamıştı. Bununla beraber, Kepler’in sürdürdüğü görevin 2016 yılında uzatılmış olması da önemli. 2013 yılında, iki dümen reaksiyonu arızasının ardından, Kepler’in potansiyel olarak yaşanabilir ötegezegenleri tespit eden kapsamı gözlemleyeceği K2 “ikinci ışık” görevi doğrultusunda kullanılması önerildi. Bu uzatma 2014 yılında onaylandı ve görev, belirlenen bitiş tarihini aşıp 30 Ekim 2018 günü teleskobun yakıtı bitene dek sürdü.
Kerins, “Kepler hiçbir şekilde mikromercekleme kullanarak gezegenleri bulacak biçimde tasarlanmamıştı; bu nedenle pek çok yönden bunu yapması şaşırtıcı” diyor ve NASA’nın Nancy Grace Roman Uzay Teleskobu ve Avrupa Uzay Ajansı’nın Öklid araştırma görevi gibi yakın tarihte kullanıma girecek olan yeni araçların ötegezegenleri incelemek amacıyla mikromercekleme kullanarak bu tür araştırmaları ilerletebileceğini sözlerine ekliyor.
Kerins, “Öte yandan, Roman ve Öklid buna benzer işler için en uygun hale getirilecek. Kepler tarafından başlatılan gezegen sayımını tamamlayabilecekler” diyor: “Kendi güneş sistemimizin mimarisinin ne kadar yaygın olduğunu öğreneceğiz. Ulaşacağımız veriler ayrıca gezegenlerin nasıl oluştuğuna ilişkin fikirlerimizi bir teste tabi tutmamıza da imkân tanıyacak. Bu, diğer dünyalara dair arayışımızda heyecan verici yeni bir bölümün başlangıcı.”
Keşif 31 Mart’ta ArXiv.org adlı ön baskı sunucusuna gönderilen bir çalışmayla duyuruldu ve araştırma, yayınlanmak üzere Kraliyet Astronomi Derneği Aylık Bildirimler dergisine gönderildi.
GAZETE DUVAR