EN YENİLER
Milli hava platformları Türk mühendislerine emanet
Bayraktar TB3 SİHA, 9'uncu test uçuşunu tamamladı
Türkiye'nin savunma sanayisindeki son durumu
Milli Helikopter Yakalama ve Transfer Sistemi KUŞKAPANI Kabul Testlerini Tamamladı
Savunma Sanayii için Eğitim Kurumu Örnekleri Geliyor
Türkiye'nin Güneş Paneli Üretimindeki Sıradaki Hedefi İkincilik

Silahtarağa Elektrik Santrali’nin Öyküsü – 2

Yazının ilk kısmını aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz.

https://teknisite.com/2021/02/12/silahtaraga-elektrik-santralinin-oykusu-1/

4- Cumhuriyet Dönemi

Santral; ilk kent hizmetini Suriçi, Pera ve İstinye bölgelerine sağlamayı başardı. Pera’nın aydınlatma imtiyazını elinde tutan Pera Şirketi ile yaşanan diplomatik çatışmanın çözüme kavuşmasıyla elektrikle çalışan tramvaylar da hizmete girdi. 20 Şubat 1914’te Karaköy Meydanı’nda Galata Köprüsü’nden geçecek olan ilk elektrikli tramvayların töreni yapılıyordu.

Karaköy’de elektrikli tramvayın açılışı (1914)

Süreç ilerledikçe elektrik daha fazla hizmete sokuluyor, eskimiş araçlar yerini modern elektrik kaynaklı araçlara bırakıyordu. 1920 yılında İstanbul’un bütün sokakları elektrikle aydınlatıldı. El fenerleri, gaz lambaları aynı dönemde çağın gerisinde kalmış olan Osmanlı Devleti ile beraber tarih sayfalarına geçiyor; yerine cumhuriyet gibi uygarlığın alametlerinden olan elektrikli aydınlatma geliyordu.

Cumhuriyet Devrimi ile Türkiye doğal bir milletleşme sürecine girdi. Bu sürecin konumuza yansıyan ilk etkisiyse şirketin ismindeki değişikliktir. Osmanlı Anonim Elektrik Şirketi’nin ismi Türk Anonim Elektrik Şirketi olarak değiştirildi. Yeni ismiyle birkaç yıl içinde büyük atılımlar göstermeden çalışmaya devam eden şirket; sadece İstanbul’un Avrupa Yakası’nı aydınlatabiliyor, boğazı geçecek bir teknik geliştirmiyordu. Ta ki 1926 yılına kadar. Bu yıl içinde boğaza sualtı kablolar yerleştirildi. Kablolar vasıtasıyla Anadolu Yakası’na da elektrik hizmeti sağlanmaya başladı. Bu da kendi tarihsel süreci içerisinde büyük bir atılım olarak değerlendirilebilir.

Silahtarağa Elektrik Santrali’nde çalışan işçiler (Nurettin Bayülken Arşivi)

Türkiye Cumhuriyeti’nin devletçi yapısının bir sonucu olarak santral, 1937’de kamulaştırıldı. Bugünkü ismiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olan Nafia Vekaleti idareyi aldı ve santralin işletmesini vekalete bağlı Elektrik Umum Müdürlüğü’ne verdi. 1938’de İstanbul Belediyesi tarafından bugün hala aynı isimle varlığını sürdüren İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri (İETT) kuruldu. Kurulduğu gibi de santralin idaresi vekaletten bu kuruma devredildi.

5- Santral Yalnızlaşıyor

Santral, 1952 yılına kadar İstanbul’un elektrik ihtiyacını tek başına karşıladı. Artan elektrik ihtiyacı ve santralin efektif çalışamaması yeni ihtiyaçlar doğurdu. O yıl Silahtarağa’ya takviye amacıyla Çatalağzı Termik Santrali kuruldu. Bu, santralin geri plana düşme sürecindeki ilk büyük atılımdı.

Çatalağzı Termik Santrali

Santral; 1962 yılında Etibank’a, 1970 yılında da Türkiye Elektrik Kurumu’na geçti. Nihayet elektrik üretme görevini yürütürken son idarecisine kavuşmuştu. Ancak bu yıllarda epey yaşlanmış ve çağdaşlarının gerisinde kalmıştı. Üstelik kapitalizmin dış pazarlardan ülkemize akını yüzünden günden güne çoğalan bol ışıklı tabelalar, satışa özendiren aydınlatmalı vitrinler, gösterişli mağazalar bolca elektrik istiyordu. Tabii aynı akının bir başka sonucu olarak köyden kentlere göç

edilmekte, bunun yanında hızlı bir nüfus artışı da yaşanmaktaydı. İki termik santralin bu ihtiyaçlara cevap vermesi bir süre sonra mümkün olmayacaktı. Öyle de oldu.

1976’da Ambarlı Termik Santrali kuruldu. Bu santralin kuruluşuyla Silahtarağa, elektrik üretimi payını hepten yitirdi. Artık İstanbul elektriğinin önemsenmeyecek bir payını üreten santralin, türbin ve kazanların yıpranması ve Haliç çevresinde yarattığı aşırı kirlilikten dolayı 1 Mart 1983’te faaliyetine son verildi.

Bu yıllar 12 Eylül Darbesi’nin hemen ertesi yılları olmakla beraber özelleştirmenin önünün açıldığı, devlet işletmelerinin yoğun olarak satıldığı ya da kapatıldığı dönemlerdi. Silahtarağa’nın da bu amaçlara kurban gittiğini, revize edilerek ülkeye kazandırılabilir olduğunu düşünmeden edemiyor insan. Haliç’e verdiği kirlilik çözülemeyecek durumdaysa bile içerisindeki onca araç neden kaderine terk edildi? AEG, Brown Boveri, Siemens ve Thomson Houston gibi markalara sahip türbin ve jeneratörler dönemin ileri teknolojisinin tipik çizgilerini yansıtıyordu oysa. Ülkemizin kaderini paylaşmış olmalı…

6- İstanbul’dan Bir Dekovil Hattı Geçti

Santral 2004 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne tahsis edilene kadar boş bir şekilde bekledi. Günümüzde üniversitenin hem eğitim yerleşkesi hem de “Santralistanbul” adıyla müze görevini yürütmekte, bir asırlık tarihiyle varlık beyanında bulunmaktadır. Peki ya dekovil hattına ne oldu?

Hat, 1922 yılında Ticaret Nezareti’ne devredildi. Cumhuriyet’in ilanıyla İktisat Vekaleti olarak değişen kurum uzun yıllar boyunca hattın işletmesini yürüttü. Birinci Dünya Savaşı bitince diğer kaynak taşıma imkanları tekrar doğdu ve dekovil hattı atıl bırakıldı. Daha sonra hattın Kemerburgaz-Kağıthane arasında kalan kısmı askeriyeye tahsis edildi. 1956’ya kadar bu yolu değerlendiren Türk Silahlı Kuvvetleri son lokomotif ve vagonunu da sattı. Hat tümüyle boş kaldı.

1956’dan itibaren burası da kaderine terk edildi. Hattın büyük bir kısmı toprak altında kaldı. Açıkta kalan yerlerse hurdacılar tarafından söküldü.

Haliç-Karadeniz Sahra Hattı

İşletmesi sürecinde her kilometre başına üçgen taşlar yerleştirilmiş ve bu taşlara kaçıncı kilometrede oldukları yazılmıştı. Günümüzde bu taşların çoğunu hala aynı yerinde bulmamız mümkün. Şehir dışında kalan bölgelerde hattın geçiş güzergahı rahatlıkla fark edilebiliyor. Linyit ocaklarına ayrılan yollarda inşa edilen köprülerse ahşap oldukları için bugün tamamen yok olmuş durumdadır.

Kağıthane Belediyesi, hattı hayata geçirmek için çalışma başlattı. Güzergahta değişiklik yapılmadan hattın kullanılması tasarlanmakta. Projeye göre şehir içi kısımlar ulaşım amaçlı, şehir dışı bölgelerse turizm amaçlı değerlendirilecek.

7- Hisseler Kıssada

Silahtarağa Termik Santrali, Türkiye’nin kamulaşma veya milli üretim yaklaşımları açısından iyi bir örnektir. Hem Osmanlı Devleti’nin son yıllarındaki buhranı deneyimlemiş hem de cumhuriyetin tüm tarihini yaşamıştır. Tarihi, kendi tarihinde yaşatmış; ülkenin tüm kaderine kendi kaderiyle ortak olmuştur. Sırf bu yönüyle bile özenle incelenmeli, devlet girişimi ve yabancı yatırımlar arasındaki değer farkı dikkate alınmalıdır. Görüldüğü üzere temel mesele; artı değerin nerede toplanacağı ve kim tarafından değerlendirileceğidir.


KAYNAKLAR

  1. Yılmaz, Birol; Elektrik Yüksek Mühendisi, Şehir Elektrik Dağıtım Şebekeleri Projeleri
  2. Radikal Gazetesi; 1 Aralık 2008, “Haliç Karadeniz Sahra Hattı Canlanıyor”
  3. www.santralistanbul.org
  4. Bayrak, M. Orhan; “Silâhtarağa”. İzahlı İstanbul Sözlüğü. İstanbul: Tarih Düşünce Kitapları
  5. Göncüoğlu, Süleyman Faruk; “İlk Elektrik Santrali”. İstanbul’un İlkleri Enleri.
Paylaş
Paylaş
Paylaş
Paylaş
Paylaş
Benzer Yazılar
deprem
İzmir Depremi'nin Bilançosu
GES
GES Projeleri İçin Geoteknik Raporun Hazırlanmasına İlişkin Özel Teknik Şartname Önerisi
nükleer
Nükleer Güç Santralleri ve Nükleer Teknoloji
izmirss
Unutulan Proje: RADIUS
1424653
TOGG, Batarya Modülü İçin Farasis İle Anlaştı
DCIM100MEDIADJI_0168.JPG
Alsancak Limanı'nda Ro-Ro Operasyonları Yeniden Başladı
Ekran Alıntısı
"Depreme Karşı Tekiz" Girişiminden 7 Maddelik Eylem Planı
D_giKQnWsAIPARD
Türkiye'nin İhtiyacı Yassı Çelik Üretimi Hakkında Öneriler
FARM-2048x1263
Organik Tarım Uydurması
thumbs_b_c_e428879bb34d1f9546287414ad1e9f7f
Kıyı Emniyetinin İlk Kadın Römorkör Kaptanı, Dümeni Başında
röpdeneme2
Prof. Dr. Sencer İmer ile Türkiye'de Demir - Çelik Sanayisinin Değerlendirmesi
thumbs_b_c_edf5aed117b870772be9ac2eff6dbd14
Türkiye’nin Mühendis Kızları Geleceği Aydınlatacak