Bilindiği gibi yaşamın her noktasında gıda çok önemlidir. Suya ve gıdaya ulaşamadığınız zaman yaşamında sonu gelmiş demektir. Bu bakımdan tarım ve tarımsal üretim çok büyük bir önem arz etmektedir. Beslenemediğimiz zaman hiçbir şeyi üretmeye ihtiyaç kalmaz. Ne araca ne de silaha… Çünkü o silahın tetiğini çekmek için gereksinim duyulacak enerji ancak besini maddelerinden elde edebiliriz.
Dünyanın oluşumu yaklaşık 4,5 milyar yıldan daha fazladır. Hayat ise yaklaşık 4,1 milyar yıl, insanlık ise günümüzden milyonlarca yıl önce başladı. İnsanlar günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce (Göbeklitepe’yi baz alarak) yerleşik düzene geçene kadar Paleolitik dönem dediğimiz, bu çağda mağaralarda, ağaç kavuklarında, su kenarlarında barınıp yabani hayvanları avlayarak ve doğal oluşan bitkileri toplayarak yaşamlarını sürdürmekteydiler.12 bin yıl önce ise (yeni arkeolojik kazılar bu sürenin daha önce olabileceğini bildiriyor) insanlar ilk defa yerleşik düzene geçip topluluk halinde yaşamaya başladılar. Neolitik dönem diye adlandırılan bu dönemde toprak işlenmiş. Özellikle, buğday ve arpa gibi hem kolay yetişen hem de insanların temel ihtiyaçlarını karşılayan tarım ürünleri yetiştirilmeye başlanmış. Tarım ile birlikte birçok hayvanı evcilleştiren insan, ilk kez bu dönemde doğaya hükmedebileceğini keşfetmiştir. Her şey bir tohumun toprağa atılması ve bir hayvanın evcilleştirilmesiyle başlamıştır.
Doğanın parçası insan
Doğa acımasızdır (faşisttir). Doğanın bir parçası olan insan da yaşamını ve neslini sürdürebilmek için acımasız olmak zorundaydı. Neolitik dönemdeki insanlar yaşamlarında toplumsal, kolektif ve paylaşımcılardı, ihtiyaçları oranında var olandan tüketirlerdi. Hamile kadın 1,5 kişilik tüketir. Güçlü, kuvvetli, daha fazla çalışan, üreten daha fazla tüketir gibi. Yine bu dönemde ilk defa ilkel ticaret de gelişmişti. Toprağın işlenmesi tarımsal faaliyetlerin yürütülmesi bir üretim fazlasını meydana getirdi. Üretim fazlası ise beraberinde bu fazlanın kimin olacağı sorununu ortaya çıkardı. Gücü eline geçiren bunun sahibi oldu. Bu sefer de üretim fazlası sonucu oluşan bu ürünün korunması sorunu doğdu. Bunu koruyabilmek içinde elde edilen ürünün bir kısmının verilmesiyle koruyucular oluşturuldu.
İşte, bir nevi sınıflı toplum ve ilkel ordu oluştu. Üretim fazlasının daha da artması bölünmeler meydana getirdi ve ilkel kabile toplumlarını meydana getirdi. Yöneticisi ve ordusu olan bu toplumlar bir nevi devletleri meydana getirdi. Dediğimiz gibi her şey bir tohumun toprağa atılması ve bir hayvanın evcilleştirilmesiyle başlamıştır.