1999’daki Düzce depreminden sonra RADIUS projesi hazırlandı. İzmir’de 220 bin konut tarandı, ilçelerde zemin sınıflandırması yapıldı, çürük yerler belirlendi. Deprem senaryosu hazırlandı. Fakat proje unutuldu.
Deprem senaryosu bile hazırlandı, neler yapılmalı, hangi önlemler alınmalı hepsi yazıldı çizildi. Proje açıklandığında kimse dönüp bakmadı bile. Çünkü soyuttu. Çünkü daha ortada ne deprem ne yıkım vardı… O proje sonradan lazım oldu, ama bu defa da izine rastlanmadı.
Muzaffer Tunçağ, işinin ehli bir uzman, inşaat mühendisi ve belediyeci. Mesleğinin de sorumlu vatandaşlığın da hakkını vermiş. Uzun yıllar İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) yöneticiliği, bir dönem Konak Belediye başkanlığı, İzmir Büyükşehir ve Urla Belediye Meclis üyeliği yapmış. Kısa bir unvan değil ama oldukça zor bir işi daha yüklenmiş: Ta, Burhan Özfatura’nın belediye başkanlığı yıllarında Birleşmiş Milletler kapsamında dünyadaki 9 şehrin uygulama alanı olarak seçildiği RADIUS adlı projenin İzmir ayağını yürüten ekipte yer almış. Hatta İzmir’in projeye alınmasına önayak olmuş. Son yaşadığımız felaketten sonra kapısını çaldık, İzmir’in hemen tüm evlerini, zeminini avcunun içi gibi bilen Muzaffer beye depremde yıkım yaşamamak için neler yapıldı, neler yapılmadı diye sorduk.
BELEDİYE VE MESLEK ODASI İŞ BİRLİĞİ
Sizi Konak Belediye Başkanı olarak tanıdık, ama İMO’da da aktif çalıştınız. Neler yaptınız?
Daha 1970’lerden başlayarak Yapı Denetimi konusunda örnek çalışmalar yaptık. 74 yılında belediyelerle teknik meslek odaları ilk defa İzmir’de bir anlaşma yaptılar. Daha sonra, büyük depremden evvel de yapı denetimi üzerine bir çalışma yaptık. 1992’de İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube başkanıydım. Sonra genel başkan oldum.
Özellikle İzmir’de önemli çalışmalar yaptık. Rahmetle anıyorum, o dönemki Oda Genel Sekreteri Sadettin Uçkun ile, belediyelerle kurulan ilişkilerle ilk önce proje denetimi yaptık. O dönemde yine İzmir’de ilk kez yapılan bir iş vardı, beton denetimi yapmak üzere beton laboratuvarı kuruldu. Bu laboratuvarlardan bir Karayollarında, bir de İnşaat Mühendisleri Odası’nda vardı.
Belediye ile meslek odalarının iyi bir iş birliği varmış…
‘80 sonrası yapılan Evka’lar, ki Burhan Özfatura zamanında başlatılan toplu konut hamleleridir. Evka’lardan sonra kurulan Ege-Koop’un da malzeme denetimlerini hep meslek odası yapmıştır. Özfatura, ‘Bu yaptığımız işe çok güveniyorum, demiştir. Beton denetimini de İMO yapmıştır.
ÖZFATURA AÇIK ÇEK VERDİ
Şu meşhur RADIUS projesi nasıl ortaya çıktı?
Boğaziçi Üniversitesi ve Kandilli Rasathanesinden hocalar İzmir’e geldiklerinde şehirdeki binaların Türkiye ortalamasına göre daha iyi olduğunu görüyorlar. ”Dünya çapında bir proje var, Birleşmiş Milletler çerçevesinde RADIUS programı. İstanbul çok büyük ve karmaşık, orada uygulayamayız, gelin İzmir’i bu projeye sokalım” dediler. Dönemin 1996 yılında, Özfatura’ya bir teklif götürdük.
Oda başkanı mısınız o sırada?
Değil, başkanlığım sonrasıydı, ama yönetimdeydim. Özfatura’ya başvurduk, gelin anlatın, dedi. Teknik elemanlarını topladı. Bir deprem senaryosu nedir, ne yapmak lazım bir bir anlattık. Sunum sonrası sorular soruldu, yanıtlandı… Toplantı bitti, “Ben açık çek veriyorum bu işi yapalım” dedi. Büyükşehir Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi ve İnşaat Mühendisleri Odası ile bir anlaşma yapınca deprem senaryosu hazırlanması çalışmalarına giriştik. Türkiye’de ilk, dünyada da bu RADIUS projesini yapan 9 şehirden biri olduk. Tabi önce denetimden geçtik, kabul edildik. Selanik’le yarışıyorduk. İzmir bunu yapar, dediler. Proje grubu olarak bizi seçtiler.
İMO ve Boğaziçi Üniversitesi bünyesindeki Kandilli Rasathanesiyle yapılan bu projenin özelliği nedir?
Çok güzel bir projeydi. O çerçevede 220 bin yapı tarandı. Dıştan bir değerlendirme yapıldı.
Nerede bu yapılar?
Merkez ilçeler Balçova, Konak, Karşıyaka, Bornova ve Buca’da 220 bin bina, yeni yapılan Evka gibi toplu konutların projeleri hep tarandı. Kaç yılında yapılmış, zemin bölgeleri neler? Bütün kamu kuruluşlarının projeleri de alındı. Karayolları, TEK (Türk Elektrik Kurumu), İZSU hatları…
ÖNCE KİMSE YÜZÜNE BAKMADI
Kimler var ekipte?
Dünya çapında isimler! 1996 yılında bir ilk daha hayata geçti. İBB, İMO ve Kandilli Rasathanesi işbirliği ile İzmir’de “Deprem Master Planı” hazırlandı. Kentteki tüm ilgili tarafların katıldığı bu çalışma yalnızca Türkiye için değil dünya çapında da ilkler arasında yer aldı. Büyük depremden bir ay önce kamuoyuna sunulduğunda, birçok kişi sonuçları ciddiye almadı. Deprem acıları yaşanınca ne kadar gerçekçi bir çalışma olduğu anlaşıldı. Prof. Dr. Mustafa Erdik, Prof. Dr. Nuray Aydınoğlu, Prof. Dr. Atilla Ansal, Prof. Dr. Aykut Barka gibi uluslararası alanda saygın bilim insanları tarafından hazırlanan çalışma hala aşılmış değil bence.
Projeyi nasıl aldınız? Her kuruma girebiliyorsunuz…
O zaman bütün kurumlarla çok iyi ilişkilerimiz vardı. Toplanan verileri Valiliğe, Belediyeye, ayrıca Ticaret Odası, Sanayi Odası, Emniyet’e vb. götürdük. Herkes büyük heyecan yaşadı. Mimarlar Odası da katıldı.
Master plan çıktı!
Önce projeyi Özfatura’ya sundunuz, kabul edildikten sonra
BM çerçevesinde Japonların başında olduğu bir kurul var. Geldiler, İzmir’i gezdirdik, neler yapılabileceğini gösterdik. Kapasite var mı, diye baktılar. Arkamızda da Kandilli ve Boğaziçi Üniversitesi vardı. Biz kabulü aldıktan sonra dünya çapında 9 şehir seçildi, İzmir bunlardan biriydi.
Biz bu çalışmayı yürütürken, buna paralel olarak bir deprem senaryosu, İBB, İMO ve Kandilli Rasathanesi işbirliği ile İzmir’de “Deprem Master Planı” hazırlandı. Zemin haritası, hatta faylar çıktı.
Deprem Senaryosu neleri içeriyor?
1999 yılında, büyük depremden önce ortaya İzmir deprem senaryosu çıktı. Farazi bir deprem olgusuna dayanıyordu. İçinden geçen fay hareket ederse, diğer 11 fayın etkisini alarak İzmir’e nasıl bir hasar yapar? Ortaya hasar tablosu çıktı.
Buna karşılık öneriler var mı raporda?
Tabi, bu farazi depremin hasarlarına karşı ne yapılmalı, hangi eylemler olmalı, vs. bunları Temmuz 1999’da açıkladığımız zaman, kimse inanmadı. Hiçbir gazete ilgilenmedi.
EN GÜZEL ŞEHİRLER FAY HATTINDA
Raporda neler öngörülüyordu?
Hırsızlık olabileceği, trafiğin tıkanabileceği bile vardı raporda. Emniyetin nasıl önlem alması gerektiği, kavşakların çökebileceği kaydına kadar vardı. Çünkü bütün altyapı incelenmişti.
Bu senaryoda buraya kesinlikle bina yapılmamalı gibi bir kayıt da düştünüz mü?
Yok öyle bir şey! Kabul etmiyoruz bu rolü. Jeologlarla inşaat mühendisleri arasında tartıştığımız en büyük konu bu. Onlar da şunu kabul ediyor aslında: Her türlü bina yapılabilir ama şartlar göz önüne alınarak yapılmalı. Japonya, San Fransisco mesela! Dünyanın en güzel yerleri deprem hattında. İzmir, İstanbul, Anadolu da böyle. Bütün mesele buralara iyi bina yapmak. San Francisco, Kobe (Japnya)… buralarda hep gökdelenler var. Hatta Kobe depremini oluşturan fay hattının üstünü camla kaplamışlar. Orada bir müze kurmuşlar. İyi bina yaparsan sorun yok! O nedenle şu an tartışılan fay yasası da yanlış bir yasa. Bizdeki son depremlerde faydan dolayı hasar görmüş binaların oranı yüzde 5. Bu hasar da başka sebeplerden ve bina yapım kötülüğünden dolayı. Fayla ilgisi yok! Biri yıkılmış örneğin ama karşısındaki bina çatlamamış bile. İzmir’deki son depremde çöken bina sayısı 17. Kaç bina var 30 bin? 30 bin binada 17, yani ağır hasarlarla birlikte yüzde 2 bile tutmuyor.
Sizin raporda deprem senaryosunda bu oran neydi?
Bundan daha çok, yüzde 10 öngördük. Fakat 99 depremi olunca herkes ”Siz nasıl bildiniz” dedi.
MAALESEF UNUTULDU
Ne oldu bu bilgiler?
Bütün mesele bu! Maalesef kurumsallaşma olmayınca, kadro değişince bunlar unutuluyor.
Sizin raporun Özfatura’dan sonra akibeti ne oldu? O zaman mı unutuldu?
Karayolları, kritik kavşaklarda önlem aldı. İZSU hatları, trafolar aynı şekilde sabitlendi. Raporda kritik uyarılar vardı. Özfatura ve sonraki Piriştina döneminde rapor göz önünde tutularak bazı önlemler alındı.
Siyasi olarak aynı safta mıydınız Özfatura ile?
Yok canım, ben bir yandan Kordon’a otoyol yapılmasın diye yürüyorum, bir yandan proje sunuyorum. O da fikir olarak ayrı olduğumuzu biliyordu, ama bize güveniyordu. İş birliği, ANAP’lı olarak kendi lehineydi aynı zamanda.
Sonraki Piriştina dönemi?
Belediyede görev almadım, ta ki Belediye Başkanı oluncaya kadar. 2004 yılında Konak Belediye başkanı oldum.
RANT BASKISINA DİRENMEK ÇOK ZOR
Bina imar izinleri ve denetim nasıl yürüyordu?
O zamanki Bornova Belediyesi, orayı imara açtı. Boş bir alan! Göğüsleyebilir miydi göğüsleyemez miydi bilemem, ama hızla orada konutlaşma baskısı var. O zamanki belediye başkanı, sonradan milletvekili oldu. Tamamen onların üstüne yıkmamak lazım, o baskıya direnmek kolay değil. Her partiden baskı yapıyorlar ve direnmek çok zor.
Konak’ta siz direnebildiniz mi?
Konak’ta baskı yoktu çünkü yer yoktu! Biz Konak’ta Türkiye çapında başka bir iş yaptık: Kadifekale’yi boşalttık. Yerinde ve ikna yöntemiyle kentsel dönüşüm yaptık. Mahalleli ilişkilerini, mahalle ruhunu korumalı.
Yetki kargaşası çıkıyor mu?
Var tabi. Büyükşehir belediyesi yapacak ama Ankara izin verecek. Küçük ilçe belediyelerinde daha da karışık. İlçe belediyeleri bunu yapamaz. Kat vereceğim, vs. taahhütler yürümez. Eski müteahhit zihniyeti de bitti. Bir dairen varsa, apartman yapacağım ve 2 daire vereceğim. Yok öyle bir şey.
Doğru yöntem nasıl işlemeli?
Senin 3 odalı evin mi var, değeri nedir? 100 bin lira. Sana 3 odalı apartman katı için 100 bin tl, 2 odalı 80 bin TL diye bir seçenek sunuluyor. Ya evinin değeri karşılığı kadar daire alıyor, ya da değeri küçükse 15 yıl vadeli para ödüyor.
Belediye başkanlığınız dışında da Büyükşehir Belediyesi’nde danışmanlık ve Meclis üyesi oldunuz? Neler yaptınız?
2009’a kadar belediye başkanı, sonra Büyükşehir Belediyesine danışmanlık, 2014-2019 arası belediye meclis üyesi olarak görev yaptım. 2011 yılında Balçova ve Seferihisar’da 10 bin bina tek tek tarandı, projelerine girildi, bina ve zemin tespiti yapıldı, bunun sonucu İnşaat Mühendileri Odası, Belediye ve Üniversite işbirliğiyle yapı envanteri çıktı. Aşağı yukarı 500 bina için ikinci bir etüt gerekir, sonucu çıktı. Ama yarım kaldı! Taraflar arasında ”Aman bizim üstümüzde kalır” diye çekinenler oldu. Bakanlık ve belediye birlikte çalışsa adım atılabilirdi. Keşke envanter çalışması devam etseydi…
SAHİLDEKİ EVLER, KALE DUVARI…
Sahilde yüksek yapılar için ilk onay 1956-57’de verildi. Hatta mecliste tartışıldı, ama o iki yıla ait meclis kayıtları kayıp. Çok derin bir konudur. Dr. Behçet Uz belediye başkanıyken dünyanın en önemli mimarlarından Corbusier’i İzmir’e çağırıyor. Sahilde eski konakları korumuyor, 4 kat yükseklikte binalar öneriyor. Varyantın açılmasını öneriyor. O doğrultuda 50’lerde İzmir planı için bir yarışma açılıyor. İlk apartman, Gündoğdu’da yapılıyor: Sekiz katlı. Karşıyaka, Güzelyalı… Önce aralıklı ve 4-5 katlı, sonra yüksek katlı bitişik binalar yükselmiştir.
BİNA FAY ÜZERİNDE OLABİLİR Mİ?
”BAZILARI ’Bütün Bayraklı’yı yıkmak lazım, iki katlı bina yapalım’ diyor, çok yanlış. Gelen kuvvet nedir? Temeli nasıldır bu binanın? Onlara bakılacak. Hesaplarken aldığımız değer, MTA’nın hazırladığı zemin fay haritasında 500 fayın etüdü sonucu elde edilmiştir. Okumayı bilmek gerek. MTA’nın dünya çapında bir çalışması bu! Fay var, yerini biliyoruz. Koordinat veriyorsun, MTA haritası sana ivme değerini veriyor. Binanın fayın üstünde olup olmaması önemli değil.
Fayın konumu değil, onun yaratacağı kuvvetin hesaba katılması lazım. MTA haritasını kullanan deprem yönetmeliği de bunu içeriyor.
Son depremde, yıkılan binanın dibinde cam bile kırılmayan başka bir bina var. Sağlam ayakta kalıyor, külüstürse ya da kolon kesildiyse zayıf noktadan kırılıyor.”
Kaynak: Aydınlık Gazetesi